Alimler, başkasını giybet eden kimsenin sapan kuran bir çocuga benzedigini söylerler. Bu çocugun sağa sola taş atması gibi gıybetçi de iyi amelini öteye beriye savurur.
Başkanların hayatına burnumuzu sokmağa meraklıyız!!!
Gizli fısıldaşmalar genellikle yaklaşmakta olan bir olayı haber verirdi. Anne ve babalar, büyük kardeşler ve komşular arasında sık sık rastlanırdı bu görünüme. Herkes çizmeden yukarı çıkar, kendisini ilgilendirsin ilgilendirmesin, başkasının duygusal yaşamına burnunu sokardı. Tüm komşular birdenbire bir insanın yaşamına doğal olmayan bir biçimde karışır oldular. İnsanlar gözetleniyor, ihbar ediliyor, arkadan konuşuluyordu. Yaş çok önemli bir ögeydi. Birtakım insanların «on beşinde ya var ya yok» biçiminde bir söz söylemesi, ortalığı aniden karıştırmağa yetiyordu. Yaşlıların sahneye koydukları uğursuz bir kukla oyununa benziyordu herşey: bizler bu oyunun gülünen,alay edilen, olmayacak şeyler söylemeğe ve yapmağa zorlanan gülüne oyuncularıydık.
Bir adam bir yabancıyla tanışır.
Yabancı yakışıklı, zeki ve nüktedandır.
Adam sorar: ''Sen kimsin?''
Yabancı cebap verir: ''Ben iblisim.''
''İmkanı yok, ''der adam.''İblis çirkindir ve budala.''
Yabancı hafiften gülümser: ''Dedikodulara inanma.''
Haberler, bir adamdan, bir yolcudan, bir çocuktan, kadından, bir yerlerden çıkıveriyordu. Hiç kimse de araştırmıyordu. Sorup araştırmak akıllarına bile gelmiyordu. Bir yerden bir haber gelsin de nereden, ne biçim gelirse gelsin.