Her dinde evrensel birliğin ruhu ara ara kendini gösterse de, dinsel geleneklerin hepsinin ortak ilkesi, diğerlerinin hatalarla dolu olduğu, bilemedin en iyisinden ciddi eksikler içerdiğidir. Dolayısıyla hoşgörüsüzlük dinlerin içine işlemiştir. Bir insan bazı fikirlerin sonsuz mutluluğa (ya da tam tersi, sonsuz mutsuzluğa) yol açacağına inanmışsa (yani gerçekten inanmışsa) sevdiği insanların inançsızların telkinleriyle yanlış yola sapması ihtimaline razı olamaz. Basitçe söyleyecek olursak: sonraki yaşam hakkın da emin olmak, bu hayatta tavizkar olmakla bağdaşmaz.
Dünyadaki insanların çoğu evrenin yaratıcısının bir kitap yazdığını düşünüyor. Ne yazık ki elimizde bu türden birden fazla kitap var; üstelik her biri kendisinin şaşmaz olduğunu iddia ediyor. İnsanlar dil, ten rengi, doğum yeri veya başka bir klansal özellikten ziyade bu birbiriyle çelişkili iddiaların hangisini kabul ettiklerine göre gruplara ayrılmaya meyilliler.
Arzularınızı, korkularınızı, beklentilerinizi ve davranışlarınızı onlar belirlerler.
☆
Yalnız görünüşe bakılırsa en değer verdiğimiz inançlarımızın bazılarında bir sorun var: birbirimizi amansızca öldürmemize neden oluyorlar. İnsanları saflara ayıran, ama iş katliam yapmaya gelince birleştiren fikirlerin köklerinin genelde dinlerde olduğunu görmek için tarihe ya da herhangi bir gazetenin sayfalarına şöyle bir göz atmak yeterli. Öyle anlaşılıyor ki eğer insanoğlu savaşa savaşa günün birinde kendi sonu nu getirirse, bu kaderimizin yıldızlara böyle yazılmış olmasından değil, kitaplarımıza böyle yazılmış olmasından kaynaklanacak. Geleceğimiz, "Tanrı", "cennet" ve "günah" gibi sözcüklerle ne yapacağımıza bağlı.
"Hristiyanlık ve İslamiyet'in evrensel bir din olduğu iddia edilir. Oysa hiçbir kutsal kitapta örneğin Amerika ya da Avustralya'dan bahsedilmez. Hatta seçilmişlerin yaşadıkları yerlerdeki hayvanlar ve yemişler dışında pek bir şey de yazılı değildir. Hiçbir kutsal kitapta kanguru ve avokadodan bahsedilmez. Deveden ve eşekten bahseden tanrılar gariptir ki foklardan hiç bahsetmezler."