Profil
Dilin felsefî ilgi nesnesi haline gelmesinin asıl sebebi dile olan güvensizliktir. Dilin güvenilirliğine duyulan kuşku, felsefe tarihinde Bacon’a kadar geri götürülebilir. Bu düşünce geleneğine göre, dil iki şekilde insanı yanlış yola sürükleyebilir. Birincisi, kelimeyle gerçeklik arasındaki mütekabiliyette bir başarısızlık olabilir. Bunun en açık örneği, varolmayan bir şeyin yerini tutan bir kelimeye sahip olma durumumuzdur. Hatalı olarak varolduğuna inandığımız halde varolmayan bir şeyin yerine kullandığımız bir kelimeye sahip olmamızdır. İkincisi, bizatihi düşüncenin kendisi değil de, düşüncenin lingüistik temsil ediliş tarzı yanlışa sürükleyici olabilir. Başka bir ifâdeyle, hatalı olan düşünce değil gramerdir.* * Bu yaklaşıma örnek 1660’lı yılların Port-Royal gramerinde bulunabilir. “The” artikılı, Port-Royal gramerine göre, isim belirli birçok örneği bulunabilen bir şeyi gösteriyorsa kullanılabilirdi: sözün gelişi, the house (orada birçok ev var) veya the men (orada birçok adam var). Dolayısıyla “the” artikılını özel bir isimle kullanmak yanlıştı, çünkü özel isim biricik olanı gösteriyordu. Bkz. Harris, Roy, Language, Saussure and Wittgenstein/How to Play Games with Words, Routledge, London 1990, s. 4.
Klasik dil görüşüne göre, belirsizlik bir şair için ne kadar arzulanır bir şeyse, bir bilim adamı ve filozof için de objektif üslûp kaygıları nedeniyle o derece istenmeyen bir şeydir.* *William Empson, edebiyatta arzulanan verimli belirsizliği yedi tipini şöyle sıralar: Referans belirsizliği, gösterilen ideanın belirsizliği, maksadın belirsizliği, mânâ belirsizliği, geçiş belirsizliği, çelişkiden kaynaklanan belirsizlik, anlam belirsizliği.
Reklam
Dil, Wittgenstein’ın söylediği gibi, bir labirenttir. Ancak dil öyle bir labirenttir ki bu labirentin duvarları dili kullanan kişinin kurduğu her cümleyle yeniden şekillenir.
Sayfa 62 - GirişKitabı okudu
Dil Rubicon* değildir; sınırları asla aşılamaz. Fakat, dil bir hapishane de değildir; çünkü insan koşulsuz bir özgürlüğü yalnızca dilde tecrübe edebilir. *Rubicon: İtalya’da Adriyatik denizine dökülen küçük bir nehirdir. Nehir o devirlerde, Roma eyaleti ile Cisalpine Gaul eyaleti arasında sınır teşkil ediyordu. Roma Senatosu’nun kanunlarına göre, generaller Roma’ya gelirken ordularını bu nehrin kıyısında bırakmak zorundaydılar. Bilineceği üzere, Jül Sezar M.Ö. 49 yılında ordusuyla nehri geçmiş ve Pompeus’un komutasındaki senato ordularıyla üç yıl sürecek bir savaş başlatarak “Rubicon’u geçmek” deyiminin de ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Sayfa 18 - GirişKitabı okudu
“Dil figüratiftir” görüşünün altında yatan şey, dili dil yapan metafor, metonimi ve alegori gibi temel unsurların, dilin figürleri veya dil figürleri olduğu görüşüdür. Dil bu anlamda figüratif bir fenomendir. Ve bu figüratif fenomeni ağırlıkla belirleyen şey metafordur. Metafor dilin belirsizliğinin kaynağıdır. Metaforun yarattığı belirsizlik, kelimenin olağan kontekstte bir anlama gelmesi ve mataforik kontekstte ise başka bir anlama gelmesinden kaynaklanır. Dili mümkün kılan şeyin bizatihi kendisi bu belirsizlik, yani metaforlardır.
Sayfa 14 - ÖnsözKitabı okudu
insan tamamlanmamış bir cümledir.
Reklam
Türk Dil Kurumu'nun (TDK) noktalama işaretlerini revize etmesi gerekiyor. Bilhassa ünlem (!) ve soru işaretini (?). Cümle içerisinde bazı durumlarda yetersiz kalmaktadır. Sözgelimi, "ya öyle mi dedi?", peki şu durumda ne olacak? "Bak sen öyle mi dedi?" Bu minvalden yola çıkacak olur isek soru işareti (?) ikinci cümle için uygun düşmüyor. Bu yüzden ünlem işareti ile destek almak zorunluluğu doğuyor. "Bak sen öyle mi dedi?!" Arka arkaya noktalama işareti kullanımının TDK tarafından dilin içerisine dahil edilmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
...Belki bir insan, "düşünmek" kavramını zihninde canlandırmaya çalışırken, başını iki elinin arasına almış ya da Rodin'in ünlü heykelinde olduğu gibi, elini çenesine dayamış birinin görüntüsüyle bu kavramı özdeşleştirebilecektir. Ancak erdem, inanç, sezgi, güven,… gibilerini algılasa bile, beyninde belli tasarımlar oluşmayacaktır.
Sayfa 40 - BilgiKitabı okuyor
Birbirimizi anlayamayacağız korkusuyla, sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz. Konuşmamanın, iletişim kurmayı reddetme anlamına çekilmesinden, kabalık olarak görülmesinden korkuyoruz.
Sayfa 35 - iletişim yayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.