d

Dil

7 üye
Öyleyse Bernard Campbell'in şu saptaması hiç de şa­ şırtıcı olmasa gerek; "Dilin nasıl ya da ne zaman ortaya çık­tığını hiçbir şekilde bilmiyoruz ve hiçbir zaman da bilmeye­ ceğiz."
232 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Bu dil ağzımda annemin sütüdür. - Yahya Kemal
1957-1988 yılları arasında yazarın ele almış olduğu dil, dil özleşmesi ve dil devrimi konuları hakkında çeşitli yazılar yer alıyor kitapta. Nurullah Ataç ve Melih Cevdet Anday ile girdiği dil, dilde sadeleşme hakkındaki meselelere cevap veriyor ve dil hakkında sahip olduğu görüşlerini anlatıyor. Dilin temel dilbilgisel ve dilbilimsel yapılarını verdiği örneklerle çok sağlam bir şekilde gösteriyor. Dilde sadeleşmenin hangi yöntemlerle doğru bir yola ulaşacağının tarifini açıklıyor. Bunda da Ziya Gökalp çizgisinde ilerliyor. Kitabı okurken Cevdet Kudret'i literatür taraması ve veri toplamada çok başarılı buldum. Savunduğu ve eleştirdiği görüşlere dayanıklı ve akla uygun örnekler vermiş. Altı boş söz söylememiş ve eleştirilerinde açık kapı bırakmamış. - Bunu Nurullah Ataç ve M. Cevdet Anday'ın da yayınlamış olduğu makalelerden anlıyoruz- Kitap yer yer ağırlaşıp teknik bilgi anlamında insanı yoruyor olsa da dil devriminden 80'lere kadar birincil ağızdan yeterince bilgi öğrenebiliyorsunuz. Bu anlamda başat bir kaynak diyebilirim. Bir öneri: Nurullah Ataç ve M.Cevdet Anday'ın da makalelerini okumak objektif bir yorumlama açısından daha doğru olacaktır. Keyifli okumalar dilerim…
Dilleri Var Bizim Dile Benzemez
Dilleri Var Bizim Dile BenzemezCevdet Kudret · Evrensel Basım Yayın · 201517 okunma
Reklam
Hehehehe
Romalı ünlü hatip Cicero'nun (Çiçero, MÖ 106-MÖ 43) adından, halk çaçaron sözcüğünü yaratmış. Güçlü hatip Çiçero'dan, "çenesi kuvvetli kadın" anlamına gelen çaçaron sözünün yaratılması... Nereden nereye!.. Milattan önce I. yüzyılın Roma'sı nere, milattan sonra XX. yüzyılın İstanbul'u nere?.. Şaşılacak bir dil olayı...
Sayfa 204 - Evrensel Basım YayınKitabı okudu
t.me/TurklukBilimi Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletip bir kağanlık durumuna geçişiyle birlikte, saray ile aydınlar çevresinde, Arap ile Fars ekinci yeniden değer kazanma yolunu tutmuştur. Bu durumun doğal bir sonucu olarak Türkçeye, Arapça ile Farsça sözler yalnız yalın biçimleri ile değil; tümleme [tamlama], çokluk, niteç [sıfat] ile belirteç biçimleri gibi dil bilgisi kuralları ile de akın etmeye başlamıştır. Bu ëtki ile akımın yettikçe artması sonunda, Türkçe bir yandan söz varlığı öte yandan da dil bilgi yapısı açısından Arap ile Fars dillerinin ağır baskısı ile boyunduruğu altına girmiş; böylece Osmanlı Türkçesi Arapça, Farsça ile Türkçenin karışmasından oluşmuş, üçlü, karışık ile yapay bir dil durumuna düşmüştür. Arap ile Fars dillerinin bu ağır baskısı, Türkçenin iç yapısını baskılayarak [zorlayarak] onu, kendi kendini besleyip geliştirme olanaklarından yoksun bıraktığı için; kısırlaşmasına yol açmıştır. Üstelik konuşma dili ile yazı dili, aydınların dili ile halkın dili arasında da bir uçurum oluşmuştur. Dilin bu duruma gelişinde en büyük etken, kuşkusuz devletin ana dili temelinde bir dil politikasının bulunmamasıdır. ✍Alıntı: Zeynep Korkmaz - Cumhuriyet Döneminde Dil Anlayışı @Turklukbilimi
Bir kez daha, Wittgenstein'ın sözünü ettiği, "dil aracılığıyla zekamızın büyülenmesi"yle karşılaşıyoruz: sözcükler bizi ya yanlış yola sürüklüyor ya da elimizi kolumuzu bağlıyor.
Sayfa 142Kitabı okudu
Paul Celan, Bremen Edebiyat Ödülü’nün kendisine verilişi dolayı­sıyla, 1958 yılında yaptığı konuşmanın bir yerinde şöyle der: “Onca yitirilen arasında erişilebilir, yakında ve yitirilmeden kalan ise hep bir tek şey oldu: Dil. Evet, o, yani dil, her şeye karşın yiti­rilmeden kaldı. Ama kendi yanıtsızlıklarıyla, korkunç bir suskun­lukla, öldürücü konuşmaların binlerce karanlığıyla çarpışmak zo­runluluğuyla karşılaştı. Bütün bu badirelerin içinden geçti ve olup bitenler için sözcük harcamadı; fakat bütün bunları yaşadı. Yaşa­dı ve ondan sonra, bütün bunlarla ‘zenginleşmiş’ olarak, yeniden günışığına çıkmasına izin verildi. Ben, gerek o yıllarda, gerekse daha sonraki yıllarda işte bu dilde şiir yazmaya çalıştım: Konuş­mak için, kendimi yönlendirmek için, nerede olduğumu ve nereye götürülmek istendiğimi betimleyebilmek için...”
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.