"Bir din eğitimcisi, dedikodu üretmek veya üretilenlere katkıda bulunmakla değil, buna mani olmak ve meslektaşları arasında kaynaşmayı, birlik ve beraberliği sağlamakla görevlidir. O, orada gönüller kırmak için değil, geçmişte bütün din mürşitlerinin yaptıkları gibi, 'gönüller yapmak' için var olmalıdır. Din eğitimcisi, problem çıkaran değil, problem çözen insan olmak durumundadır. O, istinasız herkese güven verebilmeli, herkesin güvenini kazanabilmelidir."
ÖNDER'in "İmam hatip mezunlarının yüzde 100 başarılı olduğu yolundaki iddiası, ne yazık ki İslami propaganda tarzının hegemonya kurduğu Türkiye kamuoyunda yanlış biçimde genel kabul görüyor. Oysa, gazeteci Rafet Ballı imzasıyla 16 Şubat 1997 tarihli Aydınlık dergisinde çıkan bir araştırmanın sonuçları şöyledir: İslamcı çevrelerin reklamını yaptıkları imam hatip liselerindeki başarı iddiaları birbirine uymuyor. İmam Hatip mezunları hem meslekleri olan İmamlıkta, hem de üniversiteye girişte yetersizler. İHL mezunlarının sadece % 15'i mesleğinde kalıyor, diğerleri başka alanlara geçiyor. Resmi rakamlara göre, İHL mezunları, üniversiteye giriş başarı sıralamasında 20 çeşit lise ve meslek okulu arasında 15. sırayı işgal edebiliyor. Bizzat Diyanet'in ifadesine göre, "İHL'lerdeki eğitim seviyesi, kendi kuruluş amaçlarına da hizmet etmiyor ve din görevlileri iyi yetişmiyor."
Sayfa 100 - Doruk Yayıncılık, 2. Baskı: Haziran 1997
Yazar kitabında okul öncesi çocukların gelişim dönemlerine ait başka kaynaklardan aldığı alintilardan bahsetmiş. O.Ö. eğitim ve programında çocuğun düzeyine gore cocuga dini yönde verilebilecek hedef, kazanım ve etkinliklerden birtakim örnekler vermis. Başka ülkelerin, bu dönemle ilgili kurumlarında verilen din eğitiminden bahsetmiş. Yani bir çeşit araştırma kitabı.
Dini soruların birinci kaynağı olan DKAB öğretmeni, sınıflarda aynı zamanda dinin de temsilcisi gibi görülmekte ve davranışları en fazla gözlemlenen öğretmen olmaktadır.