d

Din (İslam) Mitolojiler Tasavvuf

Sabahları evinden, akşamları işyerinden ve girdiğin dükkanlardan çıkman; bindiğin arabalardan, otobüslerden inmen; geceden gündüze, gündüzden geceye varman; kıştan bahara, bahardan kışa ulaşman bu kederin yok olup gideceğini göstermiyor mu? Dinlediğin şarkının sona ermesi, okuduğun şiirin son mısrası, seyrettiğin filmin son sahnesi, yaşadığın kederlerin de bir gün biteceğini hatırlatmaya kafi değil mi? Uykunda ölümü, uyanmanda dirilişi yeniden yaşadığın gibi, bu dertlerin de bir gün sana veda edeceğini hissetmiyor musun? Oturduğun koltuktan kalkmanda, girdiğin odadan çıkmanda, bir gün başındaki bu musibetin de geçeceğini göremiyor musun? Bir şeyin başlangıcı varsa, bitişi de olmak zorunda değil mi?
Sayfa 14 - Hayy KitapKitabı okudu
Bulunduğun odada misafirsin. Yaşadığın şehirde misafirsin. Dünya gezegeninde misafirsin. Samanyolu galaksisinde misafirsin. Bu odadan çıkacağın; bu şehirden ayrılacağın, nihayetinde bu fani dünyayı terk edeceğin nasıl muhakkak ise, bu musibetteki misafirliğin de öyle kesindir.
Sayfa 16 - Hayy KitapKitabı okudu
Reklam
Daha önceleri Allah'ın ilminde misafirdir, ruhlar aleminde misafirdin, babanın bedeninde misafirdin, annenin karnında misafirdin. Oralardan bu dünyaya hangi musibetleri, hangi zorlukları getirebildin? Dünyaya eli boş, bedeni çırılçıplak olarak gelmen ve buradan diğer alemlere eli boş gidecek olman gösteriyor ki, bu musibetten de, onun bir parçasını dahi yanına almadan çıkıp gideceksin. Her şeyin seni terk edeceği gerçeğinde olduğu gibi, şimdilerde ağırladığın bu musibet de senden ayrılıp gidecek. Şairin dediği gibi, ''Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.''
Sayfa 16 - Hayy KitapKitabı okudu
İslam filozofu Kindi, Gemi yolcuları istiaresiyle şunu anlatır. ''İnsanlar bu dünyada asıl yurtlarına doğru deniz yolculuğu yaparken bazı ihtiyaçlarını temin etmek üzere bir adaya uğrayan yolcular gibidir. Bu yolculardan bir kısmı ihtiyaçlarını giderip hemen gemiye döner ve en rahat yerlere otururlar; bazıları adanın güzelliklerine kapılıp oyalanırlar, bu yüzden gemiye geç geldikleri için hem uygun yerler bulamazlar hem de adadan topladıkları çiçekler, kıymetli taşlar yolculuk boyunca başlarına dert olur. Bir grup ise gemiyi büsbütün unutarak tabiatın çekiciliğine kendilerini kaptırır ve geminin kalktığını bile fark edemezler; sonunda acılar içerisinde kıvranarak ölürler. İşte dünyanın çekiciliğine kapılarak ölümden sonraki hayatı unutanların akıbeti budur.''
Sayfa 17 - Hayy KitapKitabı okudu
Yolumuza istenmedik olaylar çıkar ancak bir süre sonra görürüz ki, o olayalar sayesinde büyük kötülüklerden kurtulmuşuzdur; başımıza gelen musibet, bizi daha büyüklerinden muhafaza eden bir paratoner olmuştur. Hz. Hızır gemiyi deldiğinde, Hz. Musa ona itiraz ederek, şüphesiz kötü bir iş yaptın, der. Ancak bir kaç sahne sonra, Hz. Hızır'ın o gemiyi sağlam gemilere el koyan zalim bir hükümdardan korumak için deldiği anlaşılır. İşte insanın da hayat gemisi zaman zaman delinmekte ve kırılıp dökülen şeyler olmaktadır. Cenab-ı Hakka kulunu daha büyük tehlikelerden kurtarmak için bir takım musibetlere müptela etmektedir. Musibet, kimi zaman dünyada daha büyüğünden, kimi zamanda ahirette karşısına büyüyerek çıkacak daha ağır bir bedelden insanı korumaktadır. Hz. Mevlana ''Kardeşlerinin gönlünde sana kin varsa, kuyuda kalman daha iyidir. Allah, kardeşlerinin kininden korumak için Yusuf'u kuyuya attırdı.'' (Mesnevi cilt 6) diyerek, bu gerçeği ayrı bir şekilde ifade eder.
Sayfa 18 - Hayy KitapKitabı okudu
İnsan, başına gelecek mukadder hadiseleri değiştiremese bile o hadiselere vereceği tepkiyi, onlardan etkileniş biçimini yorumlarıyla değiştirebilir. Montaigne der ki: ''İnsan, etrafından olup bitenlerden çok, olup bitenlerle ilgili kendi görüşlerinden etkilenir.'' Şair Milton'un ifadesiyle: ''Biz yaşarken akıl, cenneti cehennem, cehennemi cennet yapar.
Sayfa 21 - Hayy KitapKitabı okudu
Reklam
113 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.