d

Din ve Psikoloji

1 member
''Din, dinin yaratıcısı olmaktandaha çok onun bir kurbanı durumundaki insan öznesini (süjesini) kavrar ve kontrolü altına alır.''
Sayfa 6
İnancın hastalığı yenme aşamasındaki etkisi nasıldır? İnanç hastalıkları yenmede bir güç olabilir. Bu konuda özellikle ABD’de yapılan araştırmalar mevcuttur. Özellikle ölümcül hastalıklara yakalananlar üzerinde yapılan araştırmalar inancın böyle bir gücünün olduğunu gösteriyor. Ancak ben, inancın bu konudaki en önemli gücünün insanlara hastalığı kabullendirmesi ve hastalıkla yaşamayı öğretmesi olduğunu düşünüyorum. İntiharları engelleyen de aynı güç olmalı… Bu dönemlerde sığınma ihtiyacı daha fazla olduğundan mı tesiri daha güçlü oluyor? Evet, sığınma hissi daha yoğun yaşanıyor. Bu hissi yönelteceğimiz varlık ise Kâdir-i Mutlak olmalı. Zaten insan hastalık, travmatik tecrübe, kaza geçirme vb. durumlarla karşılaşınca ahiret hayatına yoğunlaşma ihtiyacı hissediyor. Hayatın, varlığın, varoluşun sorgulanması böyle durumlarda daha net sonuçlar doğurabiliyor. (Psikoloji Sohbetleri)
Reklam
Dua hissi hayatın akışında gerekli ve faydalı bir histir. Ancak asıl kıymetli dua ve ibadet insanın hasta ve muhtaç olmadığı zamanda yaptığı duadır. Hasta ve muhtaç iken yapılan dua ve ibadet mum ışığı değerinde ise genç ve güçlü iken yapılan dua ve ibadet güneş değerine ulaşır. Böyle bir insanın duası hayranlık ve saygı uyandırmalıdır. Çünkü bu kişi kulluk bilinci içindedir ve gelecek zorluklara da şimdiden manevi yatırım yaparak hazırlanıyor demektir. (Psikoloji Sohbetleri)
Din ahlâkın en temel kaynağıdır. Dinin dışlandığı seküler bir ahlâk olgusunun varlığı da düşünülebilir; ancak dinden uzak bir ahlâkın en büyük motive edici unsuru eksik demektir, sürekliliği kaybolmuştur. Dinin belirlediği ahlâk sabittir. Ama seküler paradigmaların belirlediği ahlâkta değişmeler olabilir, nitekim olmaktadır da. Bugün bunun en belirgin hissedildiği alan özgürlük olgusunun sınırlarının çizilmesiyle alâkalıdır. Amerikalı sosyolog Daniel Bell’in bu konuda çok güzel bir benzetmesi vardır. Bell, sınırsız özgürlüğü atlıkarıncaya binen insanlar örneğiyle açıklar. Lunaparkta insanların atlıkarıncaya bindiğini hayal edin. Sürekli dönen ve dönerken zevk alan insanları gözünüzün önüne getirin. Bu insanlar bu dönme halinden zevk alırlar, zevk çığlıkları atarlar. Ama bir şeyler ters gider ve atlıkarıncayı döndüren makine bozulur. Makinenin başındaki kişi atlıkarıncadakilere şöyle seslenir: “Makine bozuldu, atlıkarıncayı durduramıyorum.” O kişiler için biraz önce bir zevk olan dönme hali o andan itibaren bir işkenceye dönüşür. Sınırsız özgürlük peşinde koşan modern insan motoru bozulmuş atlıkarınca üzerindeki insan gibidir. Sınırsız özgürlük duygusu insana mutluluk getiren değil, ıstırap veren bir hale dönüşebilir. (Psikoloji Sohbetleri)
”Bilinçdışından kaçmak amacıyla dine başvuruyorsun. Hayatının bir kısmının yerine koymak için kullanıyorsun dini. Oysa din, hayatın, yani her iki tarafı da içeren bir hayatın bütünlüğünün meyvasıdır ve en ileri noktasıdır.”
Sayfa 52
İnan və qorxu kimi dini inamın da bir yük olduğu yanaşmasını mənimsədim.
Reklam
Geri15
59 öğeden 51 ile 59 arasındakiler gösteriliyor.