Hamile bir ceylanın doğum sancısı başlar ve rahat doğum yapmak için, ormanın uzak bir köşesine gider. Nehrin kenarında, doğum yapacağı esnada, bir anda gök gürler, şimşek çakar ve ormana yıldırımın düşmesiyle ormanda büyük bir yangın çıkar.
Ceylan, yangından uzaklaşmak için sağına döner, bir bakar ki, ona ok atmak için bekleyen bir avcı var. Bu sefer soluna döner, ancak o tarafta da aç bir aslanın kendisini yemek için pusuda beklediğini görür.
Ceylan bir kıskacın içinde kalmıştır. Ya avcının okuna teslim olacak, ya aç olan aslana yem olacak, ya da yanan ormanda kül olup gidecektir. Dört bir yanı tehlikeyle doludur ceylanın. Tehlikenin ortasında, hiç bir yere kaçışı ve yapacak bir şeyi olmayan ceylan, hem hamile hem de zayıf olmasına rağmen, gücünün yettiğini yapmaya yani doğumunu gerçekleştirmeye karar verir.
Ceylan gözlerini kapatmış doğumunun gerçekleşmesini beklerken, okunu atmaya hazırlanan avcının yakınlarına bir anda yıldırım düşer. Düşen yıldırımdan etkilenen avcının yayından çıkan ok, yön değiştirerek aslana isabet eder. Aslan oracıkta ölür. Yağan yağmur ise kısa sürede yanan ormanı söndürür.
Ve ceylan sağ salim doğumunu yaparak kurtulur..
Keçəl də, Kosa da Novruzun simvolik obrazlarıdırlar. Bu iki personaj bayramın ən məhşur personajlarıdır. Əslində, Keçəllə Kosa qızla yazın simvoludurlar. Keçəllə Kosanın məhzəkəli tamaşası qışla yazın mübarizəsini əks etdirir.
Doğada her şeyin en iyi yapılma şekli bellidir; üstelik, gözümüzü kulağımızı açmayı bilirsek, doğa bize onu bir yerlerde basit bir dille anlatmıştır. Yok, bildiğimizi mi okuyacağız, o zaman doğa aklımızı başımıza getirmekte çok da gecikmez. Bakın doktora, onun uygulamasına: Kırık kemiği iyileştirmek için yaptığı, parçaları yanlış konumdan kurtarmakla yetinmektir; onların yerine oturuvermesi kasların eylemidir. Bizim tüm sanatlarımız, doğanın bu sanatına dayalıdır.
Dişi kurdun kendi anılarında buna benzer bir tecrübenin izleri yoktu, öte yandan anne olmuş tüm kurtların sahip olduğu içgüdülerin deneyimi ortadaydı. Ve orada güçsüz evlatlarını yiyen babalara dair anılar da mevcuttu. İçgüdülerinden kaynaklanan bu korkuyla babaları olmasına karşın Tek Göz'ü yavruların yanına yaklaştırmadı.