"İnanın, Kolomb Amerika'yı keşfettiği anda değil, onu keşfederken mutluydu. İnanın, mutluluğu belki de Yeni Dünya'yı keşfetmeden üç gün önce doruğa çıkmıştı, umutsuzluğa kapılan adamlarını gemiyi Avrupa'ya döndürmek üzereyken kararlarından vazgeçirdiği anda... Önemli olan Yeni Dünya değildi..."
"Öylesine çok devlet dairemiz var ki, düşününce dehşete kapılıyor insan. Her biri hizmet üretti, üretiyor ve gelecekte de üretmeye kesin kararlı... Öyleyken, nasıl oluyor da bir denizyolları şirketinde doğru dürüst bir yönetim kadrosu kurulamıyor?"
Şimdi bize, insanı kabaca her şeye alışabilen bir varlık olarak tanımlayan Dostoyevski’nin sözlerinin doğru olup olmadığı sorulacak olursa, cevabımız, “Evet, insan her şeye alışabilir, ama nasıl olduğunu bize sormayın,” olacaktır.
"Her gece rüyalarıma giriyor: Hep birileriyle bir olup alay ediyor benimle. Durum bu işte dostum. Benimle evlenmeye kalkıyor, ama ayakkabısını değiştirmek için düşündüğü kadar bile düşünmüyor beni. İnanır mısın, beş gündür görmüyorum onu, yanına gitmeye cesaretim yok çünkü. Ya 'Ziyaretinizin nedeni?' diye sorarsa? Az mı oynadı şerefimle..."