insandan geriye en soyut ne kalır? dedi
kız yorgun umutsuz sevgi kalır dedi ... bir an duyguları patladı yağmur oldu damlalar , hıçkıra hıçkıra Odasına kapandi bana soyut hiç bir şey kalmayacak dedi ne şimdi ne sonra... kapısına tıklatı kızın, özür dilerim seni üzmek istemedim dedi arkadaşı. kız sakinleşti nefes aldı soru değil gecti dedi. iri gözleri ela ile kahve rengi arasıydı şimdi ela ya dönmüştü oyle derin bakıyordu ki , elmacık kemikleri çıkık yüzü sararmış kumral saçları dağılmış bu günlerde daha bi zayiflamisti hadi dedi canim bi çay koyalım unutalım her şeyi sessizce mutfağa yöneldiler....
arkadaşı yillar sonra şu cümleyi kuracakti evet ona hiç soyut bi şey kalmadı çırpındı sevilmek için kimse onu sevmedi ama o herkese soyut bir sevgi bıraktı öyle güzel sevdi ki düşmanlari bile ağladı arkasından...
Mr. Heathcliff, oysa sizi seven kimseniz yok; bizi ne kadar zavallı yaparsanız yapın, bu acımasızlığınızın bizimkinden daha taşkın olan kendi acınızdan geldiğini düşünerek yine öcümüzü alacağız. Siz bir zavallısınız, öyle değil mi? Yalnızsınız, tıpkı şeytan gibi; ve onun gibi kıskançsınız. Kimse sizi sevmiyor, öldüğünüz de arkanızdan kimse ağlamayacak! Ben sizin yerinizde olmak istemem!"
Catherine hüzünlü ama zafer kazanmış bir sesle konuşuyordu. Aralarına gireceği ailenin yaşam biçimine uymaya ve düşmanlarının acılarından zevk almaya kararvermiş gibiydi.
Yeni yazım: Ya Hiç Karşılaşmasaydık
Tuğçe Isıyel'in ilk kitabı 'Ya Hiç Karşılaşmasaydık'ı inceledim.
Ne kadar ilginç sevilmeye izin vermek için bile insanın kendisini sevmesi gerekiyor...
Okumak için tıkla: edebiyatvedigerseyler.wordpress.com/2022/08/14/ya-h...