Ve o vakit bütün hubb ü azamet-i nefsini (nefsini büyük görmesini ve sevmesini) cerîhadâr eden (yaralıyan) bir suâl-i müşkil (zor bir sual), ıztırâb-ı tefekkürü (düşüncesinin acısı) önünde dehşetle tecellî etti (kendini gösterdi): acaba pek çirkin miydi?
"Öldü, biliyorum! Bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama, onu yine de sevebilirim, değil mi? Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de, hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?"
"Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir; olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."
Köy, insanın yalnız olmaması demektir; insanlarda, bitkilerde, toprakta sizden bir şeyler olduğunu bilirsiniz, orada olmadığınızda bile köyünüz sizi bekler. Ama orada rahat etmek de kolay değildir.