Savaştan sonraki değil, önceki gecedir insanın ruhunda iz bırakan. Hani hâlâ sen, sandığın insan iken; dünya, alıştığın mekân. Bulaşmamışken henüz ellerine hiç tanımadığın kişilerin kanı; zihninde kimselere anlatamayacağın suçlar birikmemişken daha.
Hayatta hiçbir zaman kendini kaybetmeyi becerememiş, başkalarının dediklerine kulak asmamayı öğrenememiş, kendini hep bastırmış ve sansürlemiş bir kadının kahkaha denemeleriydi bunlar.
Düzenli bir hayatı olan Ella bir yayınevinde asistan olarak işe başlar. Aziz Zahara’nın tasavvuf felsefesini konu alan romanını okuyup değerlendirmesi istenir. Ella kitabı okurken Aziz Zahara ile iletişime geçer. Gerek okuduğu kitap gerekse Aziz Zahara ile sohbetleri sayesinde Mevlana ve Şems ile tanışır. Aşkı keşfeder ve aşkın rehberliğinde kendi hayat yolculuğuna çıkar.
“Kim olursak olalım, dünyanın hangi yerinde yaşarsak yaşayalım, tâ derinlerde bir yerde hepimiz bir eksiklik duygusu taşımaktayız. Sanki temel bir şeyimizi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz. Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az.”