e

Etimoloji

Morfin, adını Yunan Tanrısı Morpheus’tan alıyor. Morpheus, bir rüya ve hayal tanrısı. Morfin; ağrı kesici olarak da kullanılan uyuşturucu bir madde. Morfin ve Morpheus, ikisi de rüyalara götürüyor. Matrix’teki isimler rastgele seçilmiş değildi.
“Farsça kökenli "rast" kelimesi, "doğru" ve "hayırlı" demek. Bundan dolayıdır ki bazılarıyla "karşı"laşıyor, bazılarına ise "rast"lıyoruz.”
Reklam
İnsan "unutan" demekmiş, hayvan ise hayat, canlı, diri anlamına geliyormuş. Hangisi mânâ âleminde daha üstün şimdi?
DÜNCEL: . "Köftehor" (كوفته خور), geçen yüzyıl dedelerinin haşarı çocuklar için kullandığı bir tabirmiş. Sözlüklere bakarsanız, "sevgiyle beraber paylama sözü." deyip kapatırlar. Ama mesele o kadar basit değil. Köftehor, Farsça birleşik bir kelime, bir sıfat. Deyiş olarak birazdan yazacağım manası Türklere hastır, Farsçada bu manada kullanılmamış. Başındaki köfte, bizim bildiğimiz köfte; hor (خور) ise "yiyen" demek; köfte yiyen. Köfte ise lügatte, "çiğnenmiş gıda" demektir. Yani köftehor, "çiğnenmiş gıda yiyen" demekmiş. Deyiş olarak ilk defa 16. asır Osmanlı kanunnamelerinde karşımıza çıkıyor. Kelime, bu kanunlarda mecaz yoluyla "zâniye olan avradını bağışlayan kocalar" için kullanılıyor. Zâniye karı köfteye benzetiliyor; onu affeden kocaya "köfte yiyen adam" denmiş oluyor. Adamın zina etmiş karısının suçunu affetmesi, bir de boşamaması çiğnenmiş bir gıdayı yemeye benzetilerek ona bu köfte-hôr sıfatı layık görülüyor.
Sivaslılar, bir işe karşı isteksiz davranan, nazlanan kişiye "Yükünü yüceye yığma!" derler. Bu deyim, gönülsüz yapılan iş için de kullanılır. Sanki kendi anlamı dışında daha derin bir mânâ taşıyor bu cümle: Yükünü yüceye yığmak...
Güncel ve düncel: Fıkıh dilinde pek sık rastgeldiğimiz "avret" ismini alıp doğrudan kadınlara mâletmişiz. Bu isimden hareketle "Araplar kadınlara kusur gözüyle bakıyor." diyen akl-ı evvellere ihtar: Bu kelimeyi ilk defa sizin dedeleriniz sizin ninelerinize hitap ederken kullandılar. Yani en erken 14. yüzyıl Türkçe eserlerinde
Reklam
Mahsur ayrı mahzur ayrıdır.
Mahsur, etrafı kuşatılmıştır. Mahzur; sakınılacak şey, engeldir. İnsan, doğru insanda mahsur kalır, mahzuru olandan kaçar kurtulur.
Bir türlü bulamadığınız kelime bu olabilir mi? Ben buldum,:))
Müteferriç; derdini sıkıntısını gezerek atan kimse, yürüyerek rahatlayan, dolaşarak sıkıntısından kurtulan kişidir. Teferrüç "ferahlama, gezinti" kelimesiyle aynı kökten gelen sözcük, dilimize Arapçadan girmiştir.
Bir Kasım meselesi...
Yaprakların döküldüğü, yelin kendini hissettirdiği 🍁’Kasım’🍂ayı adını nereden almış? Bir açıklamaya göre, Arapçada ‘Kasım’ kelimesi ‘böldü, pay etti’ demek ve söz konusu bu ayda bitkiler ‘kısım’lara ayrıldığı için bu ad konmuş.. Diğer bir açıklama ise, koçların çiftleşme için sürüye katıldığı ‘koç katımı’ yine bu ayda yapıldığından, ‘Kasım’ sözcüğü ‘katım’dan evrilmiş.. Biz Türklerin ise en aklımıza yatan Kasım ve Hızır’ın hikayesi: Türkçede ilk olarak 1600’lü yıllarda kayda geçmiş. Rumi takvime göre ve Anadolu geleneğinde yıl en geniş anlamda ikiye ayrılırmış: O dönemlerde ‘ruz-i kasım’ (Kasım günleri), kışın başladığı dönemmiş.7 Kasım’dan itibaren kış günleri başlar. Yılın geri kalan bölümüne (5 Mayıs-7Kasım arası) ‘ruz-ı hızır’ (güneşe doğduğumuz Hızır günleri) denirmiş.. Cumhuriyet dönemine gelindiğindeyse Kasım, 10 Ocak 1045 tarihli yasayla birlikte eski takvimdeki ‘ikinci teşrin’ yarı Türkçe ad karşılığı olarak ‘teşrin-i sani’ ay adı olarak kabul edilmiştir.. Her nerden gelirse gelsin; Kasım ismi, Hızır gelene kadar soğuktan bir yanımız ‘kasım kasım kasılacağı için’ belki de konulmuş olmasın?.. Payımıza bir Kasım daha düşer mi?... Güzel bir Kasım şarkısı eşliğinde okuyun:🍂🎤🎼🍁 m.youtube.com/watch?v=k6K5RHo...
Türkçenin ilk sözlüğünde şu cümle vardır;
"Öd keçer kişi tuymas yalnğuk oğlu menğgü kalmas." Yani, "ZAMAN GEÇER İNSAN DUYMAZ, ADEMOĞLU EBEDİ KALMAZ."
390 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.