e

Evrim

5 member
Türk-Moğol imparatorluğu:
''Türk yöneticilerin önderliğinde bir Orta Asya Türk ve Moğol göçebe çoban kabileleri konfederasyonu (onbeşinci yüzyılın sonunda) oluşmuştu. Onaltıncı yüzyılın başında güneyin uygar toplumlarına yönelik akınları başlattı. Fetihleri, anasoyçizgisi Moğol Cengiz Han'a dayanıp, babasoyçizgisi Türk olan, Timur'un torunu Babür'ün Kabil'i (1504'te) ele geçirmesiyle hızlandı. Kabil'den gözünü Batı ve Güney Hindistan'a diken Babür, Afgan Sodi Hanedanı ordusunun Panipat'ta (1526'da) yenilgiye uğrattı. Başarısında, ateşli silahları Hindistan'a sokacak olan Türk topçuları büyük rol oynamıştı. Böylece (Mughal imparatorluğu da denen) Türk-Moğol Hindistan imparatorluğu kurulmuş oldu. Babür, Hindistan'ı fethinin tarihsel öneminin bilincinde olmalı ki, Çağatay Türkçesi ile anılarını yazdı. Babürname içinde Hindistan hakkında şunları söylemektedir: ''Hindistan'ın fazla bir çekiciliği yok. İnsanları çirkin, birbirlerine [kast ayrımı nedeniyle olmalı, A.Ş] konukluğa gitmiyorlar; zeka ve yetenekleri yok; elişlerinde simetri, yöntem, kalite yok; üzüm, misk kavunu, iyi meyveler, soğuk su, pazarlarında pişkin ekmek yok; medrese yok, hamam yok, şamdan yok.!'' Öyleyse Hindistan'ı niye fethedip Türk Moğol Hindistan imparatorluğu hanedanını kurmuştu.? Kendi sözleriyle, ''insan [emek] ve ürünle dolu, altın ve gümüş hazinesi'' olduğu için.''
Sayfa 517Kitabı okudu
İndüs kültür kalıtı:
''İndüs buluntuları arasındaki düdükler ve tekerlekli oyuncak araba, çocuklara karşı ilginin niteliği ve niceliği hakkında ipuçları sunabilir. Pişmiş toprak zarlar, satranç tahtası ve taşları ile birlikte düşünüldüğünde, aylak bir egemen katmanın (ya da kastın) boş zaman kültürü hakkında bir düşünce verebilir. Zar, tek başına düşünüldüğünde ise, İndüs kültüründe olasılık kavramının varlığının kanıtı olarak gösterilebilir. İndüs düşünürlerinin olasılık kavramına sahip oldukları, kuşkusuz (rastlantı ürünü bulunmuş ve bilinçsizce oynanmış olabilecek zara dayanılarak) kesin olarak söylenilemez. Ama satrancın ileride insanlık kültürüne olumlu, zarın ve onun yol açabileceği kumarın İndüs uygarlığının insanlığa kalıtı olarak (ticaret ile birlikte yayılmış) olumsuz bir armağanı olabileceği söylenebilir. Kumarı olmasa bile zarı, İndüs insanına borçlu görünüyoruz.''
Sayfa 507Kitabı okudu
Reklam
Sui (İS 581-618), Tang (618-907) ve Sung (960-1279) hanedanları:
''Çin'in köylü devrimi ile Maocu biçimiyle sosyalist düzene geçilmesinde önemli bir ekonomik ve kültürel atılımı (sonunda) başardığı biliniyor. İnsanlık tarihinde bu noktada katkıda bulunduğu unutulamamalı. Benzeri bir atılımı, küreselleşme çağında başarmakta olan Çin toplumunun gerisinde büyük bir kültürel birikim vardır. Söz konusu atılımları yaparken dayandığı, güç aldığı, kesintisiz (üç binyıllık) bir kültürel evrimin bulunduğu akıldan çıkarılmamalı. Böyle bir birikimin çapı hakkında bir düşünce edinmek için tek örnek bile yeterlidir: Birikmiş bilgilerin derlenmesi yolunda 1403'te başlatılan ansiklopedicilik akımı, Ming Hanedanı sonunda (1644'te) 11.000 cildi aşan bir noktaya ulaşmış bulunuyordu.*'' * * V. Kesim notları: V.14/265: Ahmad Yusuf Al-Hasan, ''Knowledge and Sciences'', ''History of Humanity, c IV, s. 96 (Sayfa: 583)
Sayfa 558Kitabı okudu
Ruhgöçü kuramı: :))))
''Ruh, girdiği son hayvan bedeninde de sınavını verdikten sonra, insan bedenlerindeki sınavına, en alt kasttan (bir ceza değil, ödül olarak) başlar (ne güzel avuntu ama.!) ve sürdürür. Bu kastta sınavını verebilmişse, bedeninin ölümünden sonra, ölümsüz olan ruhu, ödüllendirilerek bir üst kasttan anababanın çocuğu olarak yeniden doğar. Yok sınavını verememişse (bu demektir ki kast yasalarına uymayıp kastının görevlerini yerine getirmemişse) yandı. Üst kasttakilerle yasak olan ilişkilere girip onları kirletmişse bokböceğine kadar yolu var.!''
Sayfa 523Kitabı okudu
HİNT UYGARLIKLARI
İnsanlığın (önce Eski Dünya'da) uygarlığa geçişi, kültürel evriminde (üretici geçim biçimine geçilmiş olması gibi) bazı ''tarihsel koşullar'' gerçekleşince olanak içine girmişti. İlk uygarlıkların belli yerlerde doğuşunda, olgunlaşmış tarihsel koşulların üzerine ''özgül coğrafya koşulları'' etmeninin binişi belirleyici etkeni oluşturmuştu. Söz konusu çevre, taşkın ırmağı vadileriydi. Uygarlık yolunda Mezopotamya'da Dicle ile Fırat Vadisi (ilk) uygarlığını, Mısır'da Nil Vadisi'nde doğan uygarlık izlemişti. Onları (kendi aralarında binyıllık bir zaman farkı bulunsa da) Hindistan'ın İndüs uygarlığı ile Ganj uygarlığı izleyecekti, ''uygarlığın vadi kuramı''na uygun olarak.
Sayfa 491 - 13. BölümKitabı okudu
Ne önemliyiz ama!
Öylesine etnosantrik, tür-merkezci bir evrim teorimiz var ki bu teoriye göre evrim bizimle son buluyor; sanki evrimin bir amacı varmış ve nihai amacı da insan türünün yaratılmasıymış gibi.
Sayfa 232Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 811 ile 820 arasındakiler gösteriliyor.