f

Felsefe-Düşünce-Tasavvuf

2 member · 3 new post
Teoman Duralı
Ş. Teoman Duralı
Ş. Teoman Duralı
İslâm bir başkaldırma hareketidir. Müslüman olmanın manâsı da, haksızlığa, adâletsizliğe, suistimâle, sömürüye, sömürgecilik ile emperyalizme, ırkçılık ile kavimciliğe başkaldırma irâdesinde yatmaktadır. Teoman Duralı
Lisânı ağızda olanı değil, lisânı gönülde olanlara yâr et bizi... Tebessümü simâsında olanı değil, tebessümü gönülde olanlara kat bizi... Aşk'ı tende sananı değil, Aşk'ı ruhunda can bilenlere arat bizi... Hz Mevlana.
Reklam
Efendim bizim sohbetlerimiz insan nedir, vazifesi nedir, ne olur, bunları izah eder. Bunları pek az murşid açık, açık anlatır. İnsanın şerefi, ne için yaratıldığı ve ne olacağı manevi kanun-u İlahidir. Tasavvuf kitaplarından Muhammediye ve Fütuhat- ı Mekkiyye' yi çok beğenirim. (sohbet 1 - insan)
İnsan-ı Kamil
İnsan-ı Kamil
Aklımızın hakimiyetini kalp hakimiyetine değişince, manzara değişir. Daha ileride görürüz ki kainat yok. Bu müthiş esrardır. |Hasan Lütfi Şuşu
Varlığın Merkezine Hikmet Yolculuğu
Varlığın Merkezine Hikmet Yolculuğu
Nefs-i emmare'den nefs-i raziye'ye kadar izlediğimiz ontolojik yükselme sürecinde insan, farkına varmadan birtakım köklü değişikliklerden geçer. Alt katlarda hüküm süren ve varoluşun ana dinamiği olan ölüm korkusu, sessiz sedasız yok olur. Evren senfonisinden aykırı sesler çıkaran insan, bütün ile ahenkli bir yapıya kavuşunca, yani tevhid şuuruna ulaşınca ölüm fikri kendiliğinden kaybolur. Bilinçdışına atılmış ölüm korkusu sadece ferdi bir sorun değildir. Bütün bir medeniyetin varoluş tarzını belirleyen, dünyanın geleceğiyle ilişkili vahim bir problemdir. Bu korku gün geçtikçe, nefsin alt katlarında sıkışıp kalan insanı ve buna bağlı olarak çevresini yıpratıp tüketir. Durumun vehametini farkeden Batılı filozof ve psikologların, son yüzyıl içerisinde akılcı yollarla insanın son sorularından ilki olan ölüm korkusuyla baş etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Mevlina bu korkuyu asırlar öncesinden gidermek için şunlan söylemiştir:
Dînî, Siyasi ve Felsefi Arka Planıyla Hayy bin Yakzân
Dînî, Siyasi ve Felsefi Arka Planıyla Hayy bin Yakzân
Dînî, Siyasi ve Felsefi Arka Planıyla Hayy bin Yakzân
içindekiler ve önsöz
Babanzade Reşid
Babanzade Reşid
İbn Tufeyl
İbn Tufeyl
GİRİŞ Batı Felsefesi Tarihi adlı eserinin girişinde felsefenin teoloji ve bilim ile olan ilişkisine değinen Bertrand Russell, felsefeyi bu ikisinin arasında konumlandırır. Ona göre felsefe, bir yandan teoloji gibi sağlam bilginin şimdiye kadar kesinleştiremediği konulara yönelik spekülasyonlardan oluşurken, diğer yandan bilim gibi, geleneğin ya da vahyin otoritesi yerine daha çok insan aklına başvurur. Bu sebeple felsefe, teoloji ile bilim arasında ve her iki tarafın saldırısına maruz kalan tarafsız bir bölgedir. Russell'ın çizdiği bu genel çerçeve belki herkes tarafından kabul edilme¬yebilir, ancak herkes, tarih boyunca bu üçünün birbiriyle devamlı olarak bir çekişme halinde olduğunu kabul edecektir. İbn Tufeyl'in Hayy bin Yakzân adlı eseri sözü edilen üç alanın kesiştiği, çatıştığı veya uzlaştığı noktalarda kendine has sentezlerle ortaya çıkan önemli bir klasik eserdir. Bahis konusu eseriyle felsefe, bilim, teoloji/kelam ve hatta tasavvufun düşünce tarihinde yarattığı gerilimde arabulucu bir rol oynayarak uzlaşmacı tavrıyla dikkatleri üzerine çeken İbn Tufeyl, islam düşünce tarihinin önemli kişiliklerinden birisidir. O, Endülüs'ün fikir dünyasına, daha sonra Batı düşüncesi içerisinde önemli bir paya sahip olacak İbn Rüşd (öl. 1198) gibi bir filozofu kazandırmış ve devrinin siyasi ve fikrî gelişmelerinde etkili olmuş bir düşünürdür.
Reklam
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.