Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından itibaren imparatorluğun dört bir tarafında ve özellikle gerçek anlamda sapkınlıkların ortaya çıktığı Doğuda süregelen sayısız Kristolojik tartışma temelinde, Oğul’un Baba ile aynı doğaya sahip olduğunu ilan eden İznik Konsili’nden (325), İsa’yı ilahi ve insani olmak üzere “iki doğaya sahip, ama tek” olarak tanımlayan Kalkedon Konsili’ne (451) kadar, dini doktrini tanımlama sürecinde yer alan ekümenik konsil dizileri de ibadet yapılarında resmedilir. Nitekim Beytüllahim’deki Nativita di Cristo [İsa’nın Doğuşu] Kilisesi’nin (680-724) güney duvarında altı konsil tasvir edilmiştir. İsa’nın doğası konusundaki temel dogmayı çağrıştıran bu tercih, İsa’nın doğduğu yerde inşa edilen bir kilisede bu tercihe yönelik bir açıklama gerektirmez. Kilise modellerini örnek alan boyalı mimari unsurlar, Müslüman mekânlarda ve özellikle Kudüs’teki Kubbet-üs Sahra (691) ile Şam’daki Ulu Cami’de (705-711) yaygın olarak kullanılan, stilize edilmiş çiçek ve yapraklarla bezenmiş, üst üste dizilmiş vazolardan muhteşem bitki süslemeleriyle bir arada yer alır. VII. yüzyılda imparatorluk sarayında, VIII. yüzyılda da Kutsal Saray’a bağlı küçük Milion binasında görüldüğü üzere, konsil resim dizilerinde genelde imparatorun başkanlık ettiği piskopos toplantıları tasvir edilir.
''Abbasi hanedanının (750-1258) gerçekleştirdiği katliamdan kaçmayı başaran, Emevi hanedanının hayatta kalan son üyesi Abdürrahman (731- 788) 755 yılında Endülüs’e ulaşır, Suriyeli ve Berberi göçmenlerin desteğiyle Kurtuba’da özerk Endülüs Emirliği’ni kurar (759-929). Bu dönem, İslam sanatının İspanya’daki en verimli dönemlerinden birinin başlangıcını oluşturur. I. Abdürrahman’ın isteğiyle Kurtuba’ya inşa edilen Ulu Cami, Emevi Hanedanının hâkimiyetinin simgesidir. Emirliğin İspanya Emevi Halifeliği’ne dönüşümü 929’da, III. Abdürrahman (y. 899-961) döneminde, Abbasilerin siyasal durumu ilk kriz belirtilerini göstermeye başladığı zaman gerçekleşir. İspanya Emevi Halifeliği, döneminde (929 1031) ve özellikle ilk iki halifenin zamanında sanat alanında çok yüksek düzeylere ulaşılır.''
Anikonik süslemelerden antropomorfik süslemelere
*
Konstantinopolis’te ikonoklazm öncesi resim sanatının ne kadar çeşitli ve geniş kapsamlı konular işlediğini kaynaklardan öğreniyoruz. Justinianus’un yaptırdığı ve Bizans başkentinin en önemli kutsal yapılarından biri olan Hagia Sophia Kilisesi’nde başlangıçta tamamıyla anikonik olan süslemeler kısa süre içinde başlayacak olan ikonoklast süsleme temalarının habercisi gibiydi: Duvar ve tonoz yüzeyleri baştan sona çiçek, sarmal, yıldız motifleri, geometrik motifler ve haçlarla kaplıydı. Bu süsleme repertuarının mermer kullanımını tamamlayarak, kurtuluş mekânı olan paradeisos [Cennet] düşünü ilan etme amacı taşıdığı sanılır. II. Justinus (520-578) döneminde ise antropomorfik figürler kilise süslemelerine dahil edilmeye başlar. Hıristiyanlıkla ilgili konular işleyen ve figürler içeren duvar mozaikleri başkentte, sonradan Kalenderhane Camii’ne dönüştürülecek olan Bizans Kilisesi’nde keşfedilmiş önemli bir mozaik eserle belgelenmiştir. VI. yüzyıl sonları ile VII. yüzyıl başları arasına tarihlenen bu mozaik, Helenistik dönemi örnek alan figüratif eğilimlerin canlılığını gözler önüne serer. (Sayfa: 819-820)
*
III. Leo tarafından yürütülen restorasyon süreci:
*
''Longobardların 774’te yenilgiye uğratılmasmdan sonra Şarlman (742 814) Batının büyük kısmının gözünde Hıristiyan halkının tek lideri ve savunucusu olarak görülmeye başlar ve krallığının genişlemesi, Hıristiyan Roma İmparatorluğu’nun genişlemesi anlamına gelir. III. Leo, Roma şehri ve dini kurumları açısından bir hayırsever olarak rolünü büyük bir cömertlikle ve hem papanın Roma üzerindeki yetkisini hem de Papalık kurumunun imparatorlukvari yönünü yeniden ortaya koyma isteğiyle bağlantılı olarak yürütür. Roma’nın en önemli kamusal mekânlarının süslemelerinde güncel olayları veya yakın bir gelecekte meydana gelecek olanları -örneğin 800 yılının Noel döneminde Şarlman’ın San Pietro’da taç giyme törenini- ilan eden veya teorik açıdan meşru kılan siyasi temalar görülmeye başlar. Laterano yakınlarında bulunup günümüze ulaşmamış yemek salonunun apsisindeki süslemeler de (800’den hemen önce) bu duruma işaret eder; burada havarilerin misyonu, tarihin ilahi takdir şeklindeki görüşünün ve kralın Saksonlarla Avarlar karşısındaki zaferinin
ve pagan halkların Hıristiyanlığı kabul edişinin- simgesi olarak görülür. Zafer kemerinin üzerinde ise aralarında III. Leo ve Şarlman olmak üzere üçer kişi içeren iki paralel sıra figür yoluyla gerçek anlamda siyasi bir tema işlenir.''
İmparatorluk sanatı ile dini sanat: İki ayrı güzergâh
*
İkonoklazm krizi (726-843) sırasında bir yandan tamamıyla yüceltme ve anma amaçlı figüratif imparatorluk sanatının devamlılığı sağlanırken, diğer yandan dini sanat kısmen Paleo-Hıristiyan kökenli simge ve süsleme repertuarlarına, geometrik, bitki ve hayvan biçimli motiflere ve Constantinus’un
''Murabıtları yine Kuzey Afrika kökenli bir Berberi kolu olan Muvahhidler (1147-1269) izler ve İber toprakları üzerindeki hâkimiyetlerini genişletir. Endülüs’te Hıristiyan tehdidiyle başa çıkmak zorunda kalır ve 1195’te Alarcos Savaşı’nı kazanmış olmalarına rağmen 1212’de Las Navas de Tolosa’da nihai bir yenilgiye uğrarlar. İşbiliye (Sevilla) idari merkez haline getirilir (ama Kurtuba kültürel başkent konumunu sürdürür) ve muhteşem binalarla süslenir. Ebu Yakup Yusuf (1163-1184) tarafından 1172 yılında yaptırılan ve kaynaklarda sıkça sözü edilen Ulu Cami’yi hatırlamak yeterli olacaktır. Dikdörtgen planlı, hipostil dua salonlu ve revaklı avlulu binadan geriye sadece Giralda adı verilen minare kalmıştır (bu döneme ait ve bu esere en benzer örnekler, Marakeş’te Kutubiye Camii’nin ve Rabat’ta Hasan Camii’nin minareleridir). İslam kökenli diğer yapılar arasında, I. Pedro’nun XIV. yüzyılda yaptırdığı tadilatla bir miktar değişime uğramış olan Alkazar ve surların Alkazar’dan Guadalquivir’e kadar uzanan kısmında yer alan Torre del Oro [Altın Kule] vardır.
Muvahhid döneminde tekstil alanında Murabıt gelenekleri sürdürülse de süslemelerde geometrik motifler ve yazıtlar ağırlık kazanır. Kitap yapma sanatının da en güzel örnekleri, geleneksel Endülüs yazı karakterinin kullanıldığı Kuranlarda görülür.
Bayad ve Riyad adlı roman (Biblioteca Apostolica Vaticana, ms. Ar.
368) İspanya’nın bu dönemine tarihlendirilen tek resimli elyazmasıdır.'' (Sayfa: 838)
*
Hıristiyanlıkta kullanılan ibadete özgü resimlerin ortaya çıkışı, mezar portrelerinden paganizm dönemindeki ikonalara kadar uzanan geniş ve çok çeşitlilik gösteren bir repertuara dayanır. Resimler, kişisel inanç ortamından resmi ibadete geçişte, dramatik ritüelleri temel alan resmi kelime dağarcığında ve litürjide giderek imparatorluğu çağrıştırır
Tarihsel yaşantıyı ya tarihçiye göründüğü gibi içeriden düşünmememiz gerekir ya da filozofa göründüğü gibi dışarıdan; ama açıktır ki, bizim soruşturmamız felsefi bir soruşturmadır, dolayısıyla tarihçinin bakış açısını olduğu gibi reddetmeliyiz.
Arnold J. Toynbee tarihi salt bir gösteri, tarihçinin gözleyip kaydettiği olgulardan oluşan bir şey, dışarıdan onun bakışına sunulmuş görüngüler sayar, içine girmesi ve kendi malı haline getirmesi gereken yaşantılar değil.