f

Felsefe - Toplum Sosyolojisi

1 üye
Cehennem Olarak Batı Uygarlığı
Schopenhauer, büyük balığın küçük balığı yemesi örneğinde olduğu gibi yaşadığımız dünyanın hiç de güzel bir dünya olmadığını öne sürmüştür. Ona göre, yaşadığımız dünya kötüdür. Var olan dünya, insanın dünyası acı ile dolu olduğundan yaşamaya değer bir yer değildir. Schopenhauer'a göre, "dünyanın özü kötüdür.”Dünya, çok fazla değişmeyen kötü insanlarla doludur. Dünya, aynı kötü senaryonun tekrarından ibarettir. Kendi ifadesiyle, "dünya sahnesinde oyunlar ve maskeler ne kadar değişirse değişsin bunların tümündeki oyuncular yine de aynı kalır. Beraber oturur, konuşur ve birbirimizi coşturup heyecanlandırırız, gözler parlar sesler yükselir; binlerce yıl önce başkaları da tam olarak aynı şekilde oturuyorlardı; her şey aynıydı ve onlar aynıydı. Bundan bin yıl sonra da her şey aynı olacaktır." Schopenhauer, bir bütün olarak dünyanın amacının olmadığını savunmuştur. Çünkü ona göre, iradenin nedeninden, kendisine doğru çabaladığı bir hedeften söz etmek olanaklı değildir. Schopenhauer, dünyanın insanları mutlu edecek şekilde tanzim edilmediğini öne sürmüştür. Schopenhauer, cehennemi tasvir eder gibi anlatır bize dünyayı. Burada acıdan, ıstıraptan, sefaletten ve afetten başka bir şey yoktur. Dünya, acımasızca birbirini ezen, birbirinin mezarını kazan ve her biri varoluşun yükü altında bunalan, kıvranan, inleyen çaresiz ama varoluşu gereği olarak saldırgan ve merhametsiz varlıkların birbirini yiyip bitirdikleri bir savaş alanıdır. Burada her varlığın payına yeteri kadar acı ve zulüm düşer.
Sayfa 105 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Cehennem Olarak Batı Uygarlığı
Schopenhauer'a göre, dünya, büyük bir enkaz yığını haline gelmiştir. İşte, bu yüzden, kısa ömürlü insan hayatını bu enkazdan kurtarmak gerekir. Kendi deyişiyle, "insan hayatı o kadar kısa, gelip geçici ve her daim açık pençeleriyle kendilerini bekleyen unutulma ejderi tarafından yutulacak o kadar çok insan tarafından paylaşılmaktadır ki bundan bir şeyi çekip almak, yani en ilginç ve önemli şeylerin, belli başlı olayların ve seçkin kimselerin hatırasını genel dünya enkazından kurtarmak elbette övgüye değer bir çabadır." Sözün kısası, Schopenhauer, var olan dünyaya ve onun düzenine olumsuz yaklaşmış, dünyanın sefaletine sıkça gönderme yapmıştır. Schopenhauer, "şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar" demiştir. Schopenhauer, bu dünyayı iyi ya da dünyaların en iyisi saymanın sadece bir aptallık değil, aynı zamanda, bir küfür olduğunu bildirmiştir Schopenhauer, dünyanın gitgide bozulmasında, kötüleşmesinde, sefalet alanı olmasında, nihayetinde dünyanın bir cehenneme dönüşmesinde Batı uygarlığının rolüne atıf yapmıştır. Schopenhauer, Batı uygarlığının dünyayı yaşanılacak mutlu bir yere (cennete) çevirmediğini, aksine dünyayı acı ve ıstırap dolu bir mekân (cehennem) haline getirdiğini ileri sürmüştür.
Sayfa 106 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Sürü İnsanı Üreten Bir Uygarlık Olarak Batı Uygarlığı
Schopenhauer, Batı insanını, birbirine benzeyen sıradan insan olarak görmüş, onun, hayatın anlamını ve derinliğini bilmediğini ileri sürmüştür. Schopenhauer, Batı toplumlarının düşünen, eleştiren, sorgulayan ve aklını özgürce kullanan bireyi pek fazla sevmediğini, vasat insanı ve düşük zekâya sahip insanı daha çok önemsediğini dile getirmiştir. Schopenhauer, Batı insanını "sürü insanı", Batı toplumlarını da "sürü toplumu" olarak etiketlemiştir. Schopenhauer, insanın başka birisinin aynısı olmasının büyük bir felaket olduğunu söylemiştir. Çünkü insanın başka insanlara benzeme çabası, kendisinin yok oluşuna zemin hazırlar. Schopenhauer'in deyişiyle, "başkalarına benzemeye çalışarak benliğimizin dörtte üçünü kaybederiz.”İnsan, kendi olursa, biricik olursa, özgünlüğünü muhafaza ederse, varlığını sürdürebilir. Aksi halde insan denen varlık, bir "koyun" gibi yaşar ve ölür. Batı insanı, sürü/kitle psikolojisi içinde hareket eden ve varlığını sürdüren sıradan insandır. Sıradanlık onun temel özelliklerinden birisidir. Farklı ve eleştirel görüşe açık değildirler. Batılı insanlar, kendisi gibi düşünmeyen insana pek hoş bakmazlar, onlar "kendileriyle aynı görüşü paylaşmadığımız zaman genellikle gücenip darılırlar.
Sayfa 133 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Sürü İnsanı Üreten Bir Uygarlık Olarak Batı Uygarlığı
Schopenhauer, Batı uygarlığına mensup bireylerin, sıradan insan olduklarını ve onların dinî, mistik, ahlâki ve kültürel alandan ziyade mala, mülke, paraya, lükse, şatafata ve şöhrete daha fazla kıymet verdiklerini iddia etmiştir. Dolayısıyla, Schopenhauer, Batı insanının mutluluğu ve zevklerini hep kendi dışındaki maddî öğelerde aradığını detaylı bir biçimde irdelemiştir. Gerisini Schopenhauer'dan dinleyelim: "Sıradan insan hayatının mutluluğunu kendi dışındaki şeylere, mala mülke, şana şöhrete, kadın ve çocuklara, dostlara, cemiyete ve benzerine bağlar, dolayısıyla bunları kaybettiği yahut hayal kırıklığına uğratıcı bulduğu zaman, mutluluğunun temeli çöker. Bir başka deyişle çekim merkezi kendisi değildir; her heves ve arzuya bağlı olarak bu mütemadiyen yerini değiştirir. Eğer bayağı bir insansa, bir gün bu onun sayfiyedeki evi olacak, bir başka gün yeni satın aldığı atlar olacak ya da dostlara ziyafet vermek yahut seyahat etmek olacaktır, sözün özü lüksle, şatafatla dolu bir hayat... Bunun sebebi zevkini kendi dışındaki şeylerde arıyor olmasıdır." Schopenhauer, Batı insanını parayı çok değer veren ve onu her şeyin merkezine koymuş olan bir insan olarak tarif etmiştir.
Sayfa 135 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Schopenhauer, Batı dünyasında bolca bulunan bencil kişinin, diğer insanlara çok fazla ıstırap verdiğini ve mühim olmayan bir ilgisini tatmin etmek için bile başkalarının can alıcı uğraşlarını harcadığını belirtmiştir. Schopenhauer, bencil kişinin, yani benmerkezci insanın, "sadece kurbanının yağını ayakkabısına bulaştırmak için birini
Sayfa 146 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Schopenhauer, Batı uygarlığını, onun kötülüklerini ve ürettiği insan tipini yoğun bir şekilde eleştiri süzgecinden geçirmiştir. Schopenhauer, öncelikle, Batı insanını doğru tahlil etmiş, Batı insanının büyük çoğunluğunun son derece bencil, adaletsiz, düşüncesiz, hilekâr ve bir hayli düşük zekâya sahip olduğunu iddia etmiştir. Schopenhauer, Batı insanını barbar, servet düşkünü, bencil ve maske takan insan olarak nitelemiştir. Ona göre, Batı insanı, düşünmeyen ve mutluluğu asla tadamayan sürü/kitle insanıdır. Bu hususta, Schopenhauer, "kitlenin kafası, hakiki mutluluğun yer bulamayacağı denli sefil bir sahnedir. Orada daha çok hayaletimsi bir mutluluk yer alabilir. Genel ünün tapınağında, nasıl da karışık bir topluluk bir araya gelir! Mareşaller, bakanlar, şarlatan hekimler, hokkabazlar, dansçılar, şarkıcılar, milyonerler ve Yahudiler" demiştir. Schopenhauer, "kitle/sürü insanı"nın karşısına "zihinsel dünyası zengin insan"ı koymuştur: "Zihinsel dünyası zengin bir insan kendi başına konser veren bir virtüöze ya da piyanoya benzetilebilir. Bilindiği gibi nasıl piyano kendi başına küçük bir orkestraysa bu insan da kendi başına küçük bir dünyadır ve ötekilerin ancak bir arada oluşturdukları şeyi, o kendi bilincinin bütünlüğü içinde oluşturur. Bir piyano gibi o da senfoninin bir parçası değildir, soloya ve yalnızlığa uygundur: onlarla birlikte çalması gerektiğinde, ancak piyonu gibi eşlik edilmesi gereken esas ses olabilir ya da vokal müzikteki piyano gibi ses verebilir.
Sayfa 150 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Marx’ın İkinci Kemanı Olarak Engels
Engels, Marx'in yakın dostudur. Marx ile Engels arasındaki dostluk, asla sıradan bir dostluk değil, sözcüğün gerçek anlamıyla eşsizdir. Engels, Marx ailesi için "aileden birisi" olmuştur. "Engels, deyim yerindeyse Marx ailesinin bir üyesi gibiydi. Marx'in kızları ona ikinci babamız derlerdi. O Marx'ın ikinci kişiliği idi." Engels, arkadaşı Marx'a gözü gibi bakmış, ona kol kanat germiştir. "Sana bir şey olursa, tüm hareketin hali nice olur?' Marx'la Engels arasındaki dostluğu hiçbir şey bundan daha isabetli bir biçimde gösteremezdi." Marx ve Engels, tanıştıklarından itibaren, hayat boyu tüm çalışmalarını ortak bir davaya adamışlar ¹0, yani proletaryanın (işçi sınıfının/emekçi sınıfın) zincirlerinden kurtulması ve iktidara gelmesi için mücadele etmişlerdir. Sözün kısası, Marx ve Engels'in her konudaki fikirleri birbirleriyle tam olarak örtüşmektedir. Marx'ın sosyolojisi Engels'in sosyolojisini de bir ölçüde yansıtmaktadır. Hayatının önemli bir kısmını, Büyük Britanya'nın emekçi sınıflarına (İngiliz proletaryasına) adayan Engels Marx'ın ölümünün ardından bütün uygar dünyada modern proletaryanın en nadide önderi ve öğretmeni olmuştur.
Sayfa 159 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Batı Barbarlığı Kitabı İçerisinde Başka Bir Değerli Alıntı :)
Engels, Büyük Britanya’nın emekçi sınıflarına şöyle seslenmiştir: “Şirketten, ziyafetlerden, orta-sınıfın Porto şarabından ve şampanyasından vazgeçtim; boş zamanlarımın neredeyse tamamını sadece emekçilerle ilişkiye adadım. Böyle yaptığım için hem mutluyum, hem gururluyum. Mutluyum, çünkü öyle yaptığım için, yaşamın gerçeklerine ilişkin bilgiler derlediğim çok hoş saatler geçirdim. Öyle yapmasaydım o saatler, protokol konuşmalarıyla ve moda konular üzerinde çene çalmakla boşa gidecekti; gururluyum, çünkü bütün hatalarına ve bütün dezavantajlı durumlarına karşın yine de İngiliz para-babaları dışındaki herkesin saygısını kazanan insanların suçlanan ve ezilen sınıfına hakkını teslim etme fırsatı elde ettim; gururluyum, çünkü sizin egemen orta-sınıflarınızın, vahşice bencil politikasının ve genel davranışının zorunlu sonucu olarak Kıta Avrupası'nda İngilizlere karşı taşınan küçük görme duygusunu önleyebilecek bir konuma ulaştım. Aynı zamanda, orta-sınıfı, karşıtlarınızı, gözleme firsatını da bol bol buldum ve kısa sürede şu yargıya vardım ki, onlardan herhangi bir destek beklememekte haklıydınız, tepeden tırnağa haklıydınız"
Sayfa 20 - Sol Yayınları , Ankara 1997
İngilizlerin İrlandalılara Yapıp Ettikleri
Engels, İngilizlerin barbarlıklarının ve emperyalist arzularının daha iyi anlaşılması için onların Irlandalılara yapıp ettiklerine dikkat çekmiştir. Ingilizlerin Irlanda'daki ablukasına, Irlandalılara yaptıkları vahşete ve kötülüklere ilişkin Engels, Marx'a gönderdiği 23 Mayıs 1856 tarihli mektubunda şunları yazmıştır: "Inzibat
Sayfa 171 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
Sınıf Savaşımı Alanı Olarak Batı Uygarlığı
Engels, Batı uygarlığının sınıf savaşımına göre biçimlendiğini, her aşamasının sınıf kavgalarına yol açtığını belirtmiştir. Engels'e göre, Batı uygarlığının önemli merhaleleri olan köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplum snıf savaşımına dayalıdır. Engels, sınıf savaşımının basitleştiği aşamanın burjuvazinin yönlendirdiği kapitalist toplum olduğunu şu şekilde dile getirmiştir: "Bizim çağımızın burjuvazinin çağının ayırıcı özelliği, sınıf karşıtlıklarını basitleştirmiş olmasıdır. Tüm toplum, giderek daha çok iki büyük düşman kampa, doğrudan birbirlerinin karşısına dikilen iki büyük sınıfa bölünüyor: Burjuvazi ve proletaryaya." Engels, Batı uygarlığında, başta kapitalist toplum aşaması olmak üzere, ortaya çıkmış olan tüm toplum biçimlerinin büyük katliamlara ve cinayetlere sebebiyet verdiğini savunmuştur. Engels'e göre, "çeşitli sınıfların çatışmasını dile getiren Tarih, alanında işlenen cinayetlerden, yapılan zulűmlerden geniş ölçüde söz etmektedir." Engels, Batı uygarlığının sınıf mücadelesi ekseninde yol açtığı ürkütücü manzaranın oluşmasında devletin rolüne vurgu yapmıştır. Engels, toplumun sınıflara bölünmesine bağlı bulunan belirli bir iktisadî gelişme aşamasında devletin ortaya çıktığını öne sürmüştür. Engels'e göre, devlet inşa edildiğinden bu yana kendisini toplumdan bağımsız kılmış ve ezen sınıfların aygıtı haline gelmiştir.
Sayfa 181 - Anı YayıncılıkKitabı okudu
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.