Mükemmellik asla kaza eseri olmaz. Her zaman büyük hedeflerin, içten çabaların ve zekâ dolu eylemlerin sonucu olagelmiştir; bir çok alternatif arasından seçilmiş bilgece tercihlerin temsilidir. Kaderinizi şans değil, tercihler belirler.
Olay şudur ki, bir şeyi arzuladığımız için onu iyi kabul etmekten ziyade o şeyi iyi olduğu için arzuladığımıza inanırız. İşleri başlatan düşüncelerdir.
Kürtler, Türklerle birlikte Türkiye Cumhuriyetinin bir parçası olmak istemiyorlarsa, bu benim anlayabileceğim bir şey. Ama tavsiye edebileceğim bir şey değil. Bir halkı veya bir halk aşamasına gelmiş, ayrı bir halk olduğu bilincini kazanmış bir topluluğu, karşı yönde bir iradesine rağmen, bir başka halkın içinde tutmanızın ne pratiği vardır, ne de ahlakiliği. Son tahlilde, bireyler gibi halklar ve ulusların da kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme haklarının olduğunu düşünürüm. Kürtlerin ayrılmaları durumunda Türkiye’nin çeşitli bakımlardan küçülmesi beni fazla üzmez. Kötü bir evliliktense çiftlerin birbirinden ayrılması daha iyidir. Bu sebeple üzülmem, kimseye kin veya öfke duymam. Kürtler benimle birlikte yaşamayı düşünmüyorlarsa bu onların doğal hakkıdır. Fakat bu ayrılmanın barış içinde gerçekleşmesini yeğlerim. Halkların eğer böyle bir iradesi varsa bu iradenin silah veya baskı yoluyla değil, barış içinde ve hukuk yoluyla tezahür etmesini isterim.