Demian
Kültürel olarak rağbet gösterilen rasyonalitenin gelişimi boyunca bir kenara atılması gereken şeyler başlangıçtan bugüne simgesel olarak kadınlıkla ilişkilendirilmiştir.
Akıl ' ın kadınlar tarafından işlenmesinin önündeki engeller, büyük ölçüde, Akıl ideallerimizin tarihsel olarak kadınlığı dışlamış olmasından ve kadınlığın kendisinin de böylesi bir dışlama işlemi yoluyla oluşmuş olmasından doğmaktadır.
Reklam
Genç yaşta sıkıșmış ve engellenmiş durumda ölmemek elinde miydi?
Ama o sayfaları tekrar okuyup içlerindeki o sarsıntıyı, o öfkeyi fark edince yazarın yeteneğinin hiçbir zaman eksiksiz ve bütün olarak dışa vuramayacağını görüyorsunuz. Kitapları biçimini yitirecek, çarpılacaklardır. Sükûnet içinde yazacağına öfke içinde yazacaktır. Karakterlerini anlatacağına kendini anlatacaktir.
Feminist kadınlar Nil dinler 🤩🤭
Ayrıcalığa alışık olunca, eşitlik eziyet gibi gelir.
Ve “dünya dedikleri şeyden kopuk” yaşamalıydı. Bu sırada, Avrupa’nın diğer tarafında, bu çingeneyle veya şu önemli hanımefendiyle serbestçe yaşayan, savaşlara katılan, daha sonra kitaplarını yazmak için geri döndüğünde işine müthiş ölçüde yarayacak türlü hayat deneyimlerini engelsizce ve sansürlenmeden edinen genç bir adam vardı. Tolstoy, evli bir hanımla bir manastırda gizli ve “dünya dedikleri şeyden kopuk” bir yaşam sürseydi, verdiği dersler ahlaki olarak ne kadar yüceltici olursa olsun, Savaş ve Barış’ı zor yazardı, diye düşündüm.
Reklam
O zamanlarda iffet kadınların hayatında dinî bir öneme sahipti, hatta bu şimdi bile böyledir. Sinirler ve içgüdülerle öylesine dolaşıktır ki bu bağları koparıp onu gün yüzüne çıkarmak ender rastlanacak bir medeni cesareti gerektirir. Şair ve oyun yazarı bir kadın olarak on altıncı yüzyılda Londra’da özgür bir hayat sürmek demek, kişiyi pekâlâ ölüme götürebilecek bir sinirsel gerilim ve çıkmaz demekti. Hayatta kalsa bile, kaleminden çıkan her şey kasılmış ve marazi bir hayal gücünün ürünü olduğu için sapkın ve biçimsiz olurdu.
... eskiden cinsiyet olarak köleleştirilen kadının günümüzde cinsiyet olarak özgürleştiriliyor.
Sayfa 175Kitabı okudu
İnsan bir an için kendini Charlotte Brontë’nin farzedelim ki yıllık üç yüz sterlinlik bir geliri olsaydı –ama akılsız kadın, ro­manlarının tüm telif haklarını bin beş yüz sterline satmıştı– bir şekilde o kalabalık, hareketli dünyayı, o hayat dolu kasaba ve yöreleri daha iyi bilseydi; daha çok şey deneyimlemiş olsaydı, kendisine benzeyen insanlarla görüşebilseydi; farklı insanlarla tanışabilseydi ne olurdu diye düşünmekten alamıyor.
Hayat, her iki cinsiyet için de çetin ve güçtü, tükenmek bilmeyen bir mücadeleydi. Müthiş bir cesaret ve mukavemet gerektiriyordu. Bir hayal dünyasında yaşayan bizler belki de her şeyden çok özgüvenli olmaya ihtiyaç duyarız.
Reklam
“Kadınların hiçbir zaman... Kendilerine ayırabilecekleri yarım saatleri bile olmuyor.” yaptıkları şeyler her zaman kesintiye uğratılırdı. Yine de orada düzyazı ve kurgu eserler yazmak şiir ya da oyun yazmaya göre daha kolaydı. Çünkü daha az odaklanma gerektiriyordu…”
“Şüphesiz aklı biraz karışmış olmalı zavallı kadının, yoksa kitap ve şiirler yazamaya kalkışacak kadar komik duruma düşmezdi, iki hafta uyumasam dahi öyle bir şey yapmazdım.”
Açıkça görülüyor ki, on altıncı yüzyılda böyle bir ruh hâlinde olan bir kadın bulmak imkânsızdı. O zamanlarda hiçbir kadının şiir yazamayacağını anlamak için, önünde çocukların diz çöküp ellerini birbirine kavuşturduğu Elizabeth döneminden kalma mezar taşlarını ve o kadınların erken ölümlerini düşünmek; o karanlık, sıkış tıkış odalı evlerini görmek yeterlidir.
Müdür –şişman, boşboğaz bir adam– kahkahayı bastı. Kanişlerin dans etmesi ve kadınların oyunculuk yapmasıyla ilgili bir şeyler böğürdü, kadınların oyuncu olmasının imkânsız olduğunu söyledi.
Kadınların ruhu var mıydı yok muydu? Bazı barbarlar olmadığını söylüyordu. Bazılarıysa bunun aksine kadınların yarı ilahi olduklarını iddia ediyor ve bu sebeple onlara tapıyordu.
Resim