Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İDRAKIN MERTEBELERİ -III-
- " (...) Üçüncü mertebe, VEHMÎ İDRAK’tir... Vehmin tecrid edişi, hayâle göre, o daha umumi - bu daha hususi, daha tam ve mükemmeldir. Düşmanlık, muhabbet, muhalefet, muvafakat ve uygunluk gibi, cismî - örtülü - arızî mücerret mânâları da idrak eder. O geneli değil de, özeli, cüz’i olanı idrak mertebesidir. Meselâ kurdun, kendisinden kaçılması gereken bir düşman olduğunu, onun bu niteliğini daha önce görmemiş olsa da bilir. Bu bilmede hem göz, hem de görülenin onu görmeden önceki bilgi, iki idrak, birbirinden ayrıdır; vukuunda birleşir. Böyle bir hayrete mevzu niteliği vardır.
Sayfa 403 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
BİNTASYA: idrak Edici
- " (...) Bir kimsenin görmesi ve bir sesi duymasında, iki gözle iki suret ve iki kulakla iki ses olmasına rağmen onların bir tek olmasının kavranması, gözlerin ve kulakların ötesinde bir bâtınî idrak mahallinin bulunmasındandır. 5 duyu organının birkaçı veya hepsi müşterek bir nesneye muhatab olduğunda, o nesnenin bir bütün olarak idrakında görünen kuvvet, hiss-i müşterek ve “bintasya- karakız-idrak edici” de denilen, batınî idrak mahallidir. Ruhun “müdrik-idrak edici” olması, duyularla algılananların-hislerin, bu kuvvette toplanması dolayısıyladır; ve söz konusu kuvvetin, idrak etmeden başka vazifesi yoktur. İrtisam (resmedilme) ve hıfz, başka bir kuvvetin işidir..."
Sayfa 401 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
HİSS-İ MÜŞTEREK...
- " (...) GÖRME hâdisesi, “görünen” cisimlerden bir şeyin ayrılıp göze gelmesi veya gözden bir ışığın “görünen” cisimlere gitmesi demek değildir. Göz ve cismin karşılıklı olması ve ışık unsurundan sonra, gözde SURETİ KABULE HAZIR SAYDAM TABAKADA, BİR SURET OLUŞUR. Bu istidat ve cismin suretlerinin aynılaşması ki, görüntünün durgun suda oluşması gibidir. Söz konusu uygunluktan sonra, suret, iç sinire geçer ve “revh” denilen “rahmet” ifâde edici lâtif bir cisimden ilgili sinirler vasıtasıyla beynin başlangıcına ulaşırlar. İki gözde teşekkül eden tek suret, beyinde “hiss-i müşterek” tarafından, tek suret olarak idrak edilir; eğer HİSS-İ MÜŞTEREK olmasaydı, bir olan GÖRÜNEN, iki olarak algılanacaktı..."
Sayfa 401 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Sonsuz Mücadele
Sen büyük fikirlerin taşıyıcılarını öldürdün, öldürmeye de devam ediyorsun. Ama fikirleri asla öldüremezsin.
Sayfa 111 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İŞTE YOL, VARSA İDRAKİN, UFUKLAR SENİN...
- " (...) Jeni: Öz. Dehâ... “Kişi kendini bildiğince Rabbini bilir!”... Hakk’ın muradını Allah Sevgilisi’nin nefsinde, O’nda fani olanlarda ara ki, O’nu ve Rabbini bil: Görünür ve bilinmezde, bu denizde, bilinir ve görünmez olanı ki, hep ötelerde... İşte Zât, işte ilim, işte halife İNSAN; işte yol, varsa idrakin, devşir devşirebildiğince, ufuklar senin!.."
Sayfa 389 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
NE Kİ O SANIRSIN O DEĞİL...
- " (...) İdrak-göz: Olurlar ve olabilirler, mümkün, ihtimâller, ilmin ortasına yerleştirilmiştir. Vehim ve idrak. İdrakin aczini idrak bir ilimdir; bilmek değil, inanmak lâzım. Hakikatler Allah’ın muradıdır; bir yönüyle O’na, bir yönüyle kula bakan. Vehmin aslı astarı burada; inanmak lâzım, kalbin yolu-ruhun yolundan O’na. Ne ki O sanırsın O değil; bu ilmin, -kendisinden başka bütün ilimleri semirme gösteren-, bu kemâl yolunun rejimi kimde ve ÖNDER’i kim? İslâm’dan başka?
Sayfa 389 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aydınlanma
- " (...) Dünya’da mutsuzluğun kaynağı, insanın beş duyusu, bunlardan gelen bilgi, zihnin ürünü olan düşünceden kaynaklanandır! Bunun farkına varıp onları terk eden insandır hür olan. Tenasuha gerek yok, yapması gerekeni yapmış, bu dünyada işi kalmamış, bir nevi amacına erişince merdivene ihtiyaç duyulmaması gibi, aydınlanmanın kendisi olarak dünyaya kayıtsız kalan insan. Gaye AYDINLANMA, artık gerisini düşünmeyi gereksiz kılıyor. Budizm. Batı’da, hayat iradesinin aşıldığı yerde başlayan sanat görüşü bundan mülhem. Aydınlanmaya erişen insan, bütün insanların müşterek özünün temsilcisi olmuştur..."
Sayfa 388 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
TANRISIZ İLİM...
- " (...) İlmi, put ve tanrı düşüncesinden tecrid ederek, ilmin sahibinin olup olmaması fikrini lüzumsuz veya bizzat ilmi Tanrı bilmeye doğru bir adım, güzel bir Şamanist mantık örneği, BÜYÜ İLMİ vesilesi ile görünüyor. Kullanana göre hizmet eden iki yüzlü mantık âletinin durumu da. Demek ki, HAKİKAT ve DOĞRU’nun idraki, tek başına mantığa bırakılamaz. Büyü ilminin ritlerini yerine getirerek onun kuvvetiyle amacına erişmek isteyen Şaman, büyünün tutması için Tanrı’ya kurban ve sair hediyeler sunarken, geçen zaman içinde bu âdet yavaş yavaş kalkıyor: Amacın gerçekleşmesi büyünün kendi kuvvetiyle olduğuna göre, Tanrı’ya kurban ve hediye sunmaya ne gerek var?
Sayfa 387 - 388 İBDA YayınlarıKitabı okudu
İDRAK SOYLULARI İÇİN...
- " (...) İNSAN, “kendiliğinde(n) bilen” değildir; bu bakımdan Allah, mümkünü bilgi sıfatına yerleştirir.” Muhyiddin-i Arabî Hazretleri, kendi seviyesinde ve kendi seviyesine ulaşabilecekler için yazmıştır: Sadece, “Allah’ın hâlifesi” denilebilecek idrak soyluları için. Bu seviye, kendi dışındakilere bakıp da, onlarda “Her şey O”yu işaret etse, hâlbuki onların bizzat zâtları için böyle bir idrakleri yokken? Bu mesele, mantık ve lâfız çerçevesindeki kıyaslara düşerse, İslâm dışı VAHDET-İ VÜCUT ve panteizm benzeri görüşlerle karışır, oralara düşer. Bu yüzden İslâm büyükleri, küfre düşülmemesi için, kendisinde bu hâl bulunmayanın ondan bahsetmesini uygun görmez ve fitneye yol açıcı bulurlar."
Sayfa 385 - 386 İBDA YayınlarıKitabı okudu
Uçurtma Avcısı
Uçurtma Avcısı
kitabını çoğumuz okumuşuz. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum "emir ağa" lakabıyla olan kişi hem şarap (içki) içtiğini hemde sabah namazına gittiğini söylüyor. Peki sizce İslam dini içinde hem içkinin hemde ibadetin aynı anda yapılması ne kadar doğrudur? Yoksa kitapta farkına varmadan bir tehlike mi vardı? Hani şu ılımlı Müslümanlık diye bir tabir vardır. Fikrimi söylemem gerekirse kitap iyi olduğu kadar, çok yanlış ve tehlikeli durumlarda vardı. Kitaba bakış açım bu. Fikrini eklemek isteyen varsa buyursun yorum kısmına.
Reklam
Bütün cihan bugün Gazi Mustafa Kemal Paşa ismini mukaddes bir kelime addederek her an hürmetle anmaktadır. Evvelce Türkiye’de, Türk milletinin hiçbir mevkii yoktu. Bugün, her hak Türk’ündür. Bu topraktaki hâkimiyet Türk hâkimiyetidir; siyasette, harsta, iktisatta hep Türk halkı hâkimdir. Bu kadar kât’i ve büyük inkılabı yapan zat, Türkçülüğün en büyük adamıdır. Çünkü düşünmek ve söylemek kolaydır. Fakat yapmak ve bilhassa muvaffakiyetle neticelendirmek çok güçtür.
Sayfa 26
"GELİŞİ GİDİŞİ MUAMMA OLANLARDAN..."
- " (...) Âdem Baba ve Havva Anamız’ın, bilmem kaç bin nesil sonrası, BEN... “Kendinden Zuhur” hâlinde, Üstadım’ın “hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilsin!” ve “gelişi gidişi muamma olanlardan” diye nitelendirdiği... Kökü Halid bin Velid Hazretlerine dayanan!"
Sayfa 377 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
ORADAN BAKILINCA...
- " (...) Tenasuh (reenkarnasyon), öldükten sonra, çeşidli nevilerden veya insan bedeniyle yeniden dünyaya dönme inanışı. Demek ki, yeniden bedenlenmeden önce durumuna bağlı da olsa, o süre için bir ölümden sonra yaşamaya inanıyor. Kuantum fiziğinin önemli isimlerinden olduğu söylenen Fred Alan Wolf, bedenden ayrı bir zihin varlığını fizik açısından kabulden sonra, bu bakımdan tenasuha ihtimal verdiğini söylüyor. Kendisiyle yapılan bir röportaj’da, bu ŞAMAN inancına nisbetle ve ŞAMAN marifeti niyetine, “peki, ölen babamla görüşebilir miyim?” sorusuna da şu güzel cevabı veriyor: — “Oradan bakılınca akrabalık münasebetleri, burada olduğu gibi olmayabilir; ve seninle görüşmek istemeyebilir!” Mücerret bir idrak olarak, maddî taraftaki akrabalıkların, mânâda öyle olmayabileceğini gösteren güzel bir cevab. Maddî çerçevedeki akrabalıkların, mânâ ile birlikte ne olduğunu da, İslâmî bir dünya görüşüne göre biz anlattık. İnşallah!
Sayfa 376 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
KARDEŞLİK...
- " (...) Bâtın'ın işlerinin dünya işlerine zıd ve nefsin ruha tâbî edilmesi zaruretine binaen, dünya ölçüsünden ayrıdır. Hadîs: “Müminler kardeştirler!” Burada mânânın mecaz oluşu, dünya ölçüsüyledir, asıl olarak değil. Kardeşlik, ünsiyet, insanda asıl olmak ve bu aslın VAHİD olan Allah Sevgilisi’ne aidiyeti çerçevesinde, O’ndan uzak düşmeyenlerin dünyadaki hissesindendir. Demek ki ahirette de. Müminin imânı açık, küfrü gizli, kâfirin küfrü açık imânı gizli. Aynı bâtından gelmekle beraber, kardeş ve kardeş olmayanlar... Üstadım’ın, manzum olarak ifâde ettiği, iki kutubta bulunanlara âit bir hadîs:-“Ruh ve nefs iki saf asker, kin ve aşkı bölüşür; / Bir olanlar el ele, olmayanlar döğüşür!”
Sayfa 375 - 376 İBDA YayınlarıKitabı okudu
İLM-İ LEDÜN...
- " (...) İndî, zâtî, nev-i şahsına münhasır ilim... İlmin “vasıf ve nefs” mânâsı, nefsimizin bir hakikati olduğunu gösterir. NEFS birdir, İMÂN birdir; ama nasıl bir bütün olarak vücut hakikatini meydana getirirken vücut azalarının birbirine nisbetle farkı vardır, bunun gibi her insanın nefsinin bir hakikati vardır. Bu çerçevede, Adem Aleyhisselâm ve çocuklarının durumu dikkate alınmalıdır. İç içe mânâlar: İlim, hayat, nur, nefs. Hazret-i Havva, bir batında her defa ikiz doğurmakta ve İlâhî yasak icabı, aynı batından iki kardeş birbirini alamamaktadır..."
Sayfa 375 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 2.011 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.