ŞÖVALYE: Yüzümden yana dönmüş bir ayna boşluk. Orda kendimi görüyorum da,
korkuyla, tiksintiyle doluyor içim.
Ölüm karşılık vermez.
ŞÖVALYE: Benzerlerime, insanlara ilgisizliğim, onları eşliğinden ayırdı beni. Şimdi bir hayaletler dünyasında yaşıyorum. Düşlerim, kuruntularım içre kapatılmışım.
ÖLUM: Yine de ölmek istemiyorsunuz.
ŞÖVALYE: Hayır,
- En parlak yıldızlar hangileridir biliyor musun?
Ömrü en kısa olanlardır.
Öldükleri zaman büyük bir patlamayla süpernova olurlar.
Dünyanın en güzel şeyi.
Renkler ve ışık iç içe geçer.
Tanrı’nın tablosu...
-Korkuyorum Alice. Burayı hiç sevmedim çok kalabalık. Delirdim mi?
-Korkarım ki öyle. Tamamen aklını kaçırmışsın ama sana bir sır vereyim; en iyi insanların hepsi öyledir.
"Başıboş gezmenin bize her daim keyif verdiğini yadsımamak gerekir. Bu olay düşüncelerimizde geçmişten, baskıdan, kanundan ve sıkıcı zorunluluklardan kaçışla bağdaştırılmıştır."
Düşünsenize... 8 yıl ilköğretim, 3 yıl da lise. 11 yıl boyunca bu çocuklara neden hiç Dostoyevski okutmazlar düşündünüz mü? Bir şeylere uyanmasınlar diye!