g

Garip hisler

Sonra bazen yakınımdaki bir kayaya çiftler otururdu. Çoğu benim yaşlarımdaydı. El ele tutuşmuş denize bakarlarken, benim aklımdan geçenlerin neden tek bir tanesi bile onların aklına uğramıyordu? “Nereden biliyorsun?” diyebilirsiniz. Bu belliydi çünkü kimi zaman, fazlaca uzayan sessizlikler, “Hava ne güzel di mi bugün?”, “Ay deniz nasıl da durgun...”, “Yüzmeyi sever misin sen de?”, “Bu yaz birlikte tatile gitsek sizinkiler izin verir mi ki?” benzeri cümlelerle bozuluyordu...
Sayfa 133 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Sessizliğe saklanan cevaplar da en az “neyse”ler kadar sinir bozucuydu...
Sayfa 156 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Reklam
Bir deniz kıyısı mesela, ıssız bir yer, açıklarda bir deniz feneri... Yıllardır hiç hayal kurmamıştım. Tüm ağırlıklarım yere çökmüşken, içimdeki karanlığı yanıltmak istediysem de buna gücüm kalmamıştı. Bu manzara şimdilik böyle en iyisiydi...
Sayfa 169 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
“Gözlerimi herhangi bir beyaz tavana dikip birkaç dakika bile olsa, öylece hiçbir şey yapmadan hiç durmadım diyen varsa mutlaka yalan söylüyordur” benzeri anlamsız birkaç düşünceyi kısa kısa uçuruyorum beynimde...
Sayfa 24 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Ölümümün nasıl gerçekleşeceğinin hiçbir önemi yoktu. Ama bir sırrın farkına varmıştım. Her intiharın ardında bilinçsiz de olsa bir ölümsüzlük iddiası vardı...
Sayfa 152 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Komiliğe talip olduğum lokantada çalışan o on üç-on dört yaşındaki garson çocuğun aşağılayan bakışını hatırladım. Gidip o kara suratının tam ortasına bir yumruk geçirmek geldi içimden. Önümde tecavüze uğrasa bile kılımı kıpırdatmayacak kadar nefret etmiştim ondan. Kendini güçlü hissetmişti karşımda. Sikindirik konumuyla övünmüştü! İşe yaramazdım gözünde. İki tabak taşıyıp sipariş almak, sayemde dünyanın en önemli işi haline gelmişti! Ait olmanın ve işe yaramanın mutlu güvenini tattırmıştım ona. Köyüne milyonlarca lirayla dönme hayalini tazelemiş, inancını ve umudunu artırmıştım...
Sayfa 157 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Reklam
Karı durmadan konuşuyor, adamsa sürekli başıyla onu tasdik ediyordu. Bu karıyı olabilecek en kısa sürede yatağa atmak için en anlamsız laflarını bile onaylayabilirdi, bundan öyle emindim ki... O geri zekâlı karınınsa tek isteği bu kokmuş herifin ona hep böyle zevksiz güller alıp ellerini öpmesiydi...
Sayfa 165 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Ne dediklerini anlayamasam da eminim, “Salağa bak! Dümbük! İkile taş arabası! Sert kayaya çarptın!” benzeri klişe laflar ediyorlardı. Çünkü hayat hep böyle klişe laflarla doluydu. Hatta çoğu zaman onlardan kurtulmanın imkânsız olduğunu düşünüyordum...
Sayfa 121 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Bulunduğumuz kırmızı loş buluta kemençe sesleri doluştu. Bana hep, yan yana istiflenmiş onlarca hamsi balığının elektriğe tutulmuş halini çağrıştırırdı bu müzik...
Sayfa 140 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
Hızla uçuşan adımlarımdan, öne eğik başımdan, bir an önce kaçıp kurtulmak isteyen düşüncemden, artık ardımda kalan o sarışın kızın henüz farkına varamadığım onlarca eksik ayrıntısıyla kaya suratlı kibirli sevgilisinden; ve aralarında yaşanmış yahut yaşanması muhtemel onlarca mutlu günden, saatten, dakikadan, andan, hepsinden nefret etmiştim!...
Sayfa 125 - Ece ErdoğuşKitabı okudu
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.