g

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

4 member
Atatürk’e ‘Gazi’ diye hitap etmeyenler özellikle dinci kesimdir. Çünkü, gazilik İslam dininde şehitlikten sonra ikinci en yüce makamdır. Din adına savaşıp zafer kazanan kişidir. Bu nedenle şeriat taraftarları ve laiklik karşıtları, ‘deccal’ olarak isimlendirdikleri Mustafa Kemal’in ‘Gaziliğini’ ısrarla görmezden gelirler. Samimi olarak Atatürk’e inanıp, onun ideolojisini Atatürkçülük olarak tanımlayıp buna inançla sahip çıkanların da çok büyük bölümü dinî unvan olduğu gerekçesiyle ‘Gazi’ unvanını kullanmaktan kaçınmaktadırlar.
Etkilenmiş olduğu Türk düşünürler arasında
Nâmık Kemal, Ziya Gökalp, Dr. Abdullah Cevdet (hilafet kurumuna karşı çıkmış ve devletin laik temeller üzerine yeniden kurulması gerektiğini savunmuştur. Kadın haklarını da savunmuş ve daha İkinci Meşrutiyetle şapka giymiştir), ilk Türkçülerden Ali Suavi (hilafetin kaldırılmasını, laik devlet düzeni kurulmasını ve Türkçülüğü savunmuştur), özgürlükçü ve ilerici Tevfik Fikret sayılmalıdır.
Reklam
“Bizim Türk milletimiz,
eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya’nın Altay yaylasında yetiştiği için kartalın üstün niteliklerini daha gençliğinde kazanmıştır; tâ uzakları görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden sahibidir. Zaten maddî olsun, manevî olsun hiçbir sıkıcı sınır içinde durmaz yaradılışta olduğundan yüksek anayurdunun, dünyadan uzak vaziyetine karşı isyan etmiştir, işte o zaman bu ilk Türkler, başlarını alarak dünyanın hem doğusuna hem batısına yayıldılar… Biz Türkler, her çağda doğunun kılıcının keskin ağzı idik. Lâkin gitgide birçok Levanten unsurlar biz galiplere karıştıklarından, Osmanlı İmparatorluğu denilen o milletler karması ortaya çıktı. Bu Osmanlı İmparatorluğu, memleketteki Türk unsurunu Avrupa içlerine kuzey-batı yönünde iki büyük med dalgası halinde kullanmakla istifade etti…”
O’nu etkileyen bir başka öğretmeni de tarih derslerine giren Mehmet Tevfik Bilge... ... O, hem tarih yapacak hem de yazacaktır. Daha lise yıllarında tarih bilgisi olmadan ve tarihi olayları değerlendirip tarihten ders almadan başarılı olmanın mümkün olmadığını fark etmiştir. Bu nedenle tarihle öğrenciliğinden başlamak üzere çok ilgilenmiştir. “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir, yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır,” sözleriyle, tarihi olayların doğru yazılması gerektiğini ortaya koymasında, 1896 yılında derslerini dinlediği öğretmeninin çok payı vardır. Bütün hayatı boyunca tarihe verdiği önem ölüm döşeğinde de devam etmiş ve, “Tarih tezi olgunlaştı, onun üzerinde yürümek, durmadan çalışmak lâzımdır. Bazı imansızlar olabilir. Bunlar yol kesenlere benzer, aldırmayınız,” diyerek son direktiflerini vermiştir.
Şam’da Kurulan Örgüt: “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti
Mustafa Kemal’in sürgün olarak gönderildiği ilk görev yeri olan 5.Ordu’nun Suriye’de oluşu ilk önce düş kırıklığı yaratmışsa da, burada edindiği deneyimin asker kimliğinin ve önder kişiliğinin gelişmesindeki katkıları yadsınamaz. Stajyer ve kurmay subay olduğu için tayin edildiği birliğin harekâtından bile men edilmek istendiğinde, bir subay için en önemli nitelik olan inisiyatif kullanıp Yüzbaşı Müfit ile birlikte olayların içinde yer alması ve sıkışık durumda da kendisine Yarbay Lütfi tarafından fikir sorulması, onun özgüvenini artırmıştır. İlk keşif yapmayı da burada denedi ve başarılı oldu. Yine ilk kez baskın ne demektir, burada yaşayarak öğrendi. İkincisi, Harp Okulu’ndan itibaren siyasete duyduğu ilgiyi, Suriye’de gizli örgüt kuracak, adına da Vatan ve Hürriyet diyecek denli perçinlemiştir. Ayrıca Rumeli dışındaki halkı tanımıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında burada kazandığı deneyimden yararlandığını göreceğiz.
Şam’da Kurulan Örgüt: “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”
Şam’da üç kişi ile kurulan bu cemiyetin başka şubelerini açmak düşüncesinde olan Mustafa Kemal önüne çıkan her türlü fırsatı değerlendirmiş, çeşitli görevlerle başka şehirlere gitmiş ve buralarda cemiyetin başka şubelerini açmıştır. Bu şehirlerin başında da Yafa, Kudüs ve Beyrut gelmektedir. Ancak bu merkezler anavatandan çok uzak Arap illerinde olduğundan çalışmalar yalnızca subay camiasında kalmaya mecburdur. Asıl ulaşılması ve yapılanılması gereken yer ise Selanik’tir. Suriye, Lübnan, Filistin’de her gittiği yerde ‘Cemiyet’i yaymış, fakat bölge halkının Türk olmayışı, bilinç düzeyinin hem ‘topun ağzında olan’, hem de daha zengin ve aydın olan Rumeli’ye göre geri ve mektepli subay yoğunluğunun daha az oluşu, bölgenin ihtilalci gizilliğini (potansiyelini) kısıtlıyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal Şam’da yeterince etkili olamayacağını bildiğinden örgütü Makedonya’ya taşımak için yanıp tutuşuyordu...
Reklam
597 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.