Biz o kadar uzak olduğunu zannederken, geçmişin bu kadar yakında olması ne tuhaf. Biir cümleden fırlayıp sizi çağırıvermesi tuhaf. Her bir nesne ve sözcüğün içinde bir hayalet barındırabilmesi tuhaf.
“Ben olsam, ondan fazla bir şey beklemezdim, ” demeyi göze aldım. “Geçmişi geri getiremezsin. ”
“Geçmişi geri getiremez miyim?” diye haykırdı kulaklarına inanamayarak. “Niye, elbette ki getiririm!”
Sanki geçmiş burada, evinin gölgesinde pusuya yatmış da yalnızca o erişemiyormuş gibi çılgınca çevresine bakındı.
“Her şeyi eski haline getireceğim,” dedi, kararlı biçimde başını sallayarak. “Görecek. ”
Geçmişten çok fazla söz etti ve bir şeyi, belki de Daisy'yi sevmeye adadığı, kendisiyle ilgili bir düşünceyi kurtarmaya çalıştığına hükmettim. Yaşamı o zamandan beri karmaşa ve düzensizlik içinde geçmişti, ama bir kez belirli bir başlangıç noktasına dönebilse ve hepsinin üstünden bir kez daha geçebilseydi bu şeyin ne olduğunu bulabilecekti...