Alain filozof hiddetin bir hastalık olduğunu söyler. Hem de hiddeti öksürüğe benzetir. Nasıl öksürük bir tahrişle gelirse hiddet de öyledir. Bir kere başladı mı bir kere ile kalmaz; ikide bir öksürdüğünüz gibi ikide bir de hiddetlenir, sağa sola çatarsınız. Bu hastalığın bir tek tedavisi vardır. O da gülmeye alışmaktır.
Birden bire güldüm! Gülüşün tohumu yürekte çatlayınca dudakların onu yeşertmemesi olası mı; güldüm işte! Nedensiz bir gülüştü. Nedensiz oluşuna da sevinmedim değil. Çünkü geçici bir nedenden can suyu alan,yoksul bir gülüş değildi yüzümü ışıklandıran,yaşamak gibi genel bir nedenden alıyordu rengini. Ya da ben öyle sandım .
"Kahkaha oldukça zayıf bir ipten sallanan ve adına insan yaratıcılığı dediğimiz müthiş bir süstür, bununla beraber insan doğasının önemli bir parçasıdır. Kendisini yüz ve ses ifadelerinin farklılığında gösteren türümüze özgü evrensel bir olgudur."
"ne kadar içten olduğunu zannetsek de gülme, gerçek veya hayalî, gülen diğer kişilerle yapılmış bir ittifakın, hatta neredeyse bir suç ortaklığının art düşüncesini barındırır."