Madame Rachilde’in “Güneş satıcısı”nı (le Vendeur du Soleil) bir türlü unutamam, çok anlattım onu okurlarıma, bir kez daha anlatayım: Paris’in bir köprüsü üzerinde bir satıcı, bağırıyor, dil döküyor, sattığı nesnenin eşsiz güzelliklerini anlatıyor. Başına toplananlar merakla bekliyorlar: nedir acaba o adamın sattığı? En sonunda söylüyor: “Size güneşi, her gün gözlerinizin önünde duran, ama sizin bakmadığınız, güzelliğini göremediğiniz güneşi satıyorum. Bakın! bakın! sizin bütün hülyalarınızdan güzel değil mi?” Din-leyenlerin çoğu omuzlarını silkip gidiyor, ancak bir iki kişi:
“Sahi! ne de güzelmiş!” diyorlar.
Güneş'te her saniye 564 milyon ton hidrojen 560 milyon ton helyuma dönüşür. Aradaki 4 milyon tonluk gaz maddesi de enerji/ışın hâlinde yayılır. Yok olan kütleye göre hesap edersek Güneş saniyede 4 milyon ton, dakikada ise 240 milyon ton madde kaybetmiş olacaktır. Eğer Güneş 3 milyar yıldan beri bu hızla enerji üretiyorsa, bu süre içinde kaybetmiş olduğu kütle 400 milyar kere milyon ton olacaktır ki, bu değer, yine de Güneş'in şimdiki toplam kütlesinin 5000'de biri kadar ancak tutar.
"Cep telefonunu yanına almadan, kimsenin ona ulaşamayacağı bir yerde, ormanın derinliklerinde bir kulübeye çekilmek, yalnız kalmak ve iki ağacın arasına uzanıp yüzünü güneşe vermek ve sıcaklığını hissetmek istiyordu."
Çocukken güneş olmak isterdim,
Sonra anladım ki en iyisi çocuk olmak.
Çünkü güneşten sıcaktı kalbim.
Büyüdüm derken, yaşam denen ayazda üşüdüm.
Soğudu buza döndü kalbim.
Ne “güneş” olabildim,
Ne “çocuk” kalabildim…
alışmaya çalışmak katlıyo' beni ikiye
kaldırıldım dolabında en uzak yere
çabuk özür dile
çürüttün en taze hislerimi
karar ver artık ne istediğine
elinde oyuncak, gelgitlerin sıktı
bıraktım nefes alsın
anlamı yok.