Mutlak ölçüler mi ilim, tetkik ve akla; yoksa ilim, tetkik ve akıl verileri mi Mutlak Ölçüler'e nisbet edilmeli? Bu sorunun cevabı, sorunun ikinci kısmına "doğru" demek; çünkü ilim, tetkik ve akıl verileri, "bilgi"nin en küçük çaplarda bile terkîbî mahiyet belirtmesi bakımından, yâni "bilinen" unsur kadar "bilen"in vasıflandırıcı ruhî keyfiyetine bağlı olduğu göz önünde tutulunca, ayrı ayrı "akla uygunluk"lar belirtirler. Aslında mühim mesele de buradadır: Herkesin hakikati kendine iken, hakikatin hakikati ne? Nitekim Kaptan Kousto'nun şahit olduğu ve harika diye vasıflandırdığı hâdise ile onun Kur'ân'dan gösterilmesi, kimine hiç hitap etmeyebiliyor...