Türk Halk Edebiyatı El Kitabı
Bir edebiyat ve halk bilimi öğrencisinin olmazsa olmazı bu bölümlerde okuyan öğrencilerin 4 yıl boyunca elinden düşmeyecek içerisinde Halk edebiyatı türlerini detaylı şekilde veya özet şekilde anlatan bilgi dolu bir kitap... Çeşitli hocaların makale, kitap vb. çalışmalarından derlenen bu kitap halk edebiyatı konusunda öğrencilere çok yardımcı olacak bu kitap edebiyat ve edebiyat ile ilgili bölümlerin kırmızı kitabıdır....
M. Öcal Oğuz
Somut olmayan kültürel miras (Soküm) kavramını her yönü ile inceleyen. Kavramın tarihini günümüzde ki yerini anlatan, soküm kavramının neleri kapsadığını anlatan. Bir halkbilimi bölümü öğrencisinin başucu kitaplarından biri olması gereken bir kitap... Soküm kavramına en geniş bakan kitap olması yönüyle önemli bir kitap
This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
A guy was complaining about the cold. Another person heard it and said: "My dear! How strange are these people? If it is cold, they complain that it is cold; They say that if it's hot, it's hot," He puts forward the words that everyone on his way has to say. Hoca Efendi, who listened to these words indifferently from a corner, raises his head and says to that man: "Sir! You say so, but who has anything to say about the spring weather?
This text has been automatically translated from Turkish. Show Original
Temurlenk said to Hodja: "Hodja! You know that the title of each of the Caliphs: some Muvaffak-Billah, some Mutekkil-Alellah, some Mu'tesim Billah, were always on this path. If I had come in their place, what would my title be? The teacher immediately said: " O owner-breaker! Do not doubt that yours would definitely be Ne'uzi-billah."
Hoca sohbet esnasında evliyalıktan dem urmağa başladı. "Senin evliyalığını neden bilelim?" dediler. " Hangi taşı, hangi ağacı çağırsam gelir." dedi. "Öyle ise şu karşıki pelid ağacını çağır, bakalım." dediler. Hoca, tavr-ı mahsus ile üç kerre: "Gel, ya mübarek!" demişse de ağaç yaprağını bile kımıldatmayınca Hoca, kös kös ağacın yanına gitti. "Hani? Ayağına getirecektin." dediler. "Bizim ta'ifemizde gönül, kibir olmaz. Dağ yürümüzse abdal yürür." dedi.
Hoca bir gün müsafirliğe gitmiş. O gün gayet sıcak olmakla koca bir kase buzlu hoşaf getirmişler. Hane sahibi, hoşaf taksim edilen büyük ma'den kaşığı alup Hoca'ya zergerdan, küçük, yayvan bir kaşık vermiş. Hane sahibi koca kepçe ile buzlu hoşafı atıştırır, bir de: "Oh! Öldüm!" dermiş. Hoca ise, kaşığı daldırır, fakat içi bir şey almadığından yalnız yalarmış. Hane sahibi yine: "Oh!... Öldüm!" demesinde ber-devam. Hoca bakmış ki olacak şey değil, hane sahibine demiş ki: "Efendim! Rica ederim. Şu elinizdeki kaşığı bana da veriniz de bir kerre de ben öleyim."