h

Hatırat

1 member
Aşk beni bir cumartesi akşamı Morse Kütüphanesinin kuytu köşesinde buldu. O saatte herkes gitmiş, bir ben kalmışım paper yetiştirme gayretinde, bir de öbür masada alt sınıftan bir kız. Bir ara bana döndü, elma ister misin dedi, çantasından bir tane çıkarıp verdi. Sonra bir şey olmamış gibi işine devam etti. Öylesine doğal, teklifsiz, içten. Havva'dan bu yana elmanın etkisi sınanmıştır. Derhal aşık oldum. İkibuçuk sene peşinden koştum. Arada bir yıllığına Tayvan'a gittiğinde hayatta yazdığım en güzel mektupları ona yazdım.
Sayfa 47 - Liberus Kitap / I. AH, GENÇLİK / Corinna-BarbaraKitabı okudu
Bologna'dan sonra geveze bir adamın minibüsüne bindim. Blucin mağazası varmış. 18 yaşında olduğumu duyunca ağzının suları aktı, "Gel, seninle sevişelim," diye tutturdu. Bir çift pantolon hediye edermiş. İki çift? Ben reddedince ısrar etmedi, hatta görülecek yerleri göreyim diye otoyoldan çıkıp yavaş yola girdi. Beni otostopa uygun bir kavşakta bırakmak için kendi yolundan kilometrelerce saptı. Ayrılırken bir öpücük istedi. Korktum herhalde, bencildim de; vermedim.
Sayfa 35 - Liberus Kitap / I. AH, GENÇLİK / Paris'ten İstanbul'a devrialemKitabı okudu
Reklam
Paris'te onbeş gün kadar İris Teyzemde kaldım, aslında babamın teyzesi, bir zamanların ünlü opera sanatçısı, kalan sevgisini ikiz kanişlerine adamış, geçkin bir diva. Eşi Edouard Papazian müzik eleştirmeniydi. Gençliğinde Kafkasya cephelerinde bulunmuş, Stalin'le tanışmış. Tarih konusunda deryaydı, sohbeti de müthiş. Mustafa Kemal'in İngilizlerle irtibatı neymiş, Ruslar Cemal Paşaya ne demiş, neler neler. Bir yandan da gusto dersleri: şu yemekle hangi şarap içilir, Bourgogne şarabının iyi yılları hangileridir, Loire'in güney yamaçlarındaki bağlar neden tercih edilmelidir, kırk yıllık Armagnac'ı yirmi yıllıktan nasıl ayırırsın.
Sayfa 34 - Liberus Kitap / I. AH, GENÇLİK / Paris'ten İstanbul'a devrialemKitabı okudu
Vancouver'de Reşad, Ray ve Sophie Eylül ayında Tucson yakınında Oracle köyünde düzenlenecek olan uluslararası konferansta evlenmemizi önerdi. United Submitters International (Uluslararası Birleşmiş Müslümanlar) yıllık konferansı için iki aydan az vakit vardı. Telefonda kendisine öneriyi ilettim: "Konferansımızda evlenmeye ve düğün yapmaya ne dersin?" Cevabı tereddütsüz ve kolay bir "Evet" idi. Daha düne kadar beni reddeden kız şimdi iki aydan az bir zamanda bir konferansta benimle evlenmeyi kabul ediyordu. Sevincim kısa sürebilirdi. Zira anne ve babasının onayını almam gerekiyordu. Onaylarını alamama ihtimali büyüktü. Reşad ile birlikte ailesinden istemeye gittiğimde cebimde yaklaşık beş dolar kalmıştı. İstemeye giderken çiçek almam gerektiğini bilmiyordum. Sadece bekâr değildim, aynı zamanda bîkardım (işsizdim); ayrıca, köylü ve kültürsüzdüm. Reşad'ın önerisiyle yol üzerinde bir mağazada durup bir demet çiçek satın aldım. Geride cebimde 35 sent kalmıştı. Zengin bir ailenin kızı olan eşim, evliliğimizin sınandığı yıllarda, kendisini istemeye geldiğimde getirdiğim çiçeğin küçüklüğünü gündeme getirirdi. Her seferinde, o çiçek demetini, giydiğim elbiselerim haricinde sahip olduğum her şeyle aldığımı anımsatırım. Ama her nedense eşim bu gerçeği arada bir göz ardı ederek, yıllar önce babasına sunduğum o çiçeklerle beni dövme zalimliğinde bulundu... Son yıllarda artık bundan şikâyet etmiyor, hatta takdir etmeye başladı. Hayat ilginç mi ilginç...
Sayfa 452 - Ozan Yayıncılık / 14 - Hicret ve EvlilikKitabı okudu
ODTÜ'de benim örgütüm yoktu. Dini inançlarımız sebebiyle Komünistler bizi sağcı olarak görürdü. Ancak biz bu şekilde etiketlenmeyi kabul etmiyorduk. Hem sağı hem de solu dini ve kültürel geleneklerimize yabancı, Batı'dan gelme gayr-i İslami kavramlar olarak nitelendiriyorduk. Ancak çok geçmeden kampüste Nurcuların olduğunu öğrendim. Daha önce de bahsettiğim gibi Molla Said Nursi'nin öğretisini takip eden bir gruptu bu; Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında Müslümanların parlak günlerini geri getirmek için mücadele başlatan zeki ve cesur bir Sünni idi, bir Kürt mollasıydı Said Nursi... Lakin koşullar onu siyaseti bırakıp ateistlere veya Bolşevik Komünist'lere karşı İslam inancını savunmak üzere iman konularına yoğunlaşmaya zorlamıştı. Allah'ın varlığını kanıtlamak ve Kuran'ın Allah tarafından yazdırıldığını savunmak için mantıklı ve bilimsel tartışmalar üretmeye çalışıyordu. Kitapları felsefi, teolojik bilimsel birçok yanlışlar ve tutarsızlıklar içeriyordu. Hezeyanları da az değildi. "Vadedilen Sabahın Aranesilleri olan Nurculara Selam Olsun" başlıklı makalemin son bölümünde Risale-i Nur külliyatını bir kaç kelimeyle tanımlamıştım: "İşte risaleler bu arayışın bir ürünüdür. Karma karışık bir külliyat... Zekâ ile saflığın, bilgi ile cehaletin, cesaret ile paranoyanın, gerçek ile hurafenin, iman ile inkârın, tevhit ile şirkin, felsefe ile safsatanın, nur ile zulmetin sarmaş dolaş dans ettiği bir külliyat!"
Sayfa 163 - Ozan Yayıncılık / 4 - "Sıkıysa Yaklaş!"Kitabı okudu
Geri137
375 öğeden 371 ile 375 arasındakiler gösteriliyor.