Sanki sokağa girer girmez duyuluyordu evin rutubeti, güneş almayan odaların kokusu. Başarısızlığın kokusu. insanlığın başarısı onları eziyordu. Mağaralara sığınıp ateş yakan, avlanan, hayatta kalan, sonra kalkıp bunların resmini mağara duvarına çizen, hayvanları evcilleştiren, tekneler yüzdüren, kaleler kuran (hem de ta Britanya’dan gelip kurmuşlar Ankara Kalesi’ni), mancınıklar yapan ve bu mancınıklarda kadın saçından yapılma zemberekler kullaoon, "kadınlarla yatan", Amerika kıtasından patatesi, mısırı getiren, oraya Afrikalıları köle olarak götüren, Musa’ya, İsa'ya, Muhammet’e inanan insanların; yönetici sekreterlerin, banka müdürlerinin, satın alma sorumlularının, satış temsilcilerinin, tesis ve planlama müdürlerinin, şantiye şeflerinin, reklamcıların, tiyatrocuların, ressamların, edebiyatçıların, tercümanların, editörlerin, generallerin, master öğrencilerinin, sporcuların, mühendislerin başarısı altında eziliyorlardı.