Hukuk tarihi, bir bakıma baskıya, adaletsizliğe karşı
toplumların verdiği savaşların tarihidir. Tüm dünya adaletin
gerçekleşmesi için uğraşmaktadır3. Haksızlığa karşı koymak bir
toplumsal görev olarak benimsenmiştir. Toplumun iç varlığını ve
asgari düzenini koruyabilmesi için haksızlığa karşı direniş zorunlu
bir duruma gelmiştir. Toplumun yararı için herkes gereğinde
hukuk savaşçısı olabilmiştir. Toplumsal sorumluluk bilincinin
artması adalet düşüncesini ön plana çıkarmıştır4. Sosyal yaşamda
adalet her açıdan gereklidir. Bu nedenle, adaletin aranması ve
gerçekleştirilmesi aslında hukukun en önde gelen ödevidir. Adaleti
biçimlendirmek ve öze kavuşturmak, hukuk düzeninin ana
yapısını yansıtmaktadır.