Zülfü Livaneli 'nin okuduğum beşinci kitabı sanırım. Dilini, kurduğu atmosferi çok beğendim. Bu kitap bana Amin Maaoluf kitaplarındaki atmosferi hatırlattı. İkinci Abdülhamid 'in devrildikten sonraki hayatı ve doktoruna hatıralarını anlatmasından oluşuyor kitap. Halife ve padişah da olsa kimine göre ulu Hakan kimine göre zorba da olsa nihayetinde o da bir insan, kitaptaki haliyle de yaşlı, hasta, devrik bir insan. Ruhsal acıları, örneğin burnunu beğenmemesi ( bu yüzden ülkede yıllarca burun kelimesinin kullanılması yasaklanmış, bunu duyduğumda biraz şaşırdım açıkçası) ve diğer varoluş halleri. İnsan ister istemez, tarihinden bağımsız sempati duyuyor ona. Evinde yaşlı, hasta hatıralarını anlatan ve biraz da bilge biri. Çok beğendim kitabı, uzun zamandır okuduğum kitapların en iyilerinden biriydi.
Ey Şehriyar-ı atıfet-asar-ı muhterem,
Ey Tac-dar-ı ma'delet-efkar-ı zu'l-kerem,
Sensin, o Padişah-ı dil-agah-ı pür-himem.
Kim vasf-ı hazretin'de sensin her ne söylesem.
Ahradır ey Halife-i pür-hurf-u ma 'delet.