Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...
De ki: “(Başınıza gelmesi muhakkak olan) bu (netîce) mi hayırlıdır, yoksa takvâ sâhiblerine va‘d edilen (ni‘metleri aslâ kesilmeyecek olan) Huld Cenneti mi? (Orası) onlar için bir mükâfât ve bir varış yeridir.”
-Sure Furkân, Ayet 15
Varlığımızla insanlığımızla imtihan ediliyoruz. İmtihan Başımıza Gelen kötülüklere sabretmek olarak anlaşılıyor öyle değil. İmtihan kötülüklerin kökünü kazıma mücadelesidir o kötülüklerin kimsenin başına gelmemesi için insani duyarlılığımızı arttırmaktır.
Dinine diline ırkına bakmadan her insan tekinin başına gelen bir trajediyi insan olmanın gereği olarak iliklerine kadar hissetmek aynı acıya ortak Olmaktır. Mevcut ne varsa ondan daha iyisini herkes için Arzu etmektir.
Madem insan yalnız cesetten ibaret değil. Cesedi beslemek için kalp, dil, akıl, dimağ koparılıp o cesede yedirilmez, onlar imha edilmez. Onlar da idare ister.
Lemalar
Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar.
Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.
(Şöyle diyerek dua ediniz):
"Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!
Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme.
Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!
Bizi affet, bizi bağışla, bize acı!
Sen bizim Mevlâmızsın.
Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."