Zamanın sırra ilişik bir keyfiyet olduğunu söylediğimiz vakit, hepimizde bir sonsuz, hakikati bir fertte tecelli eden sonsuzların sonsuzu, onunda bağlı olduğu sonsuz (Mutlak Varlık) gibi, akılla anlaşılamaz bir hakikat karşısında bulunduğumuzu anlıyoruz... Sır içinde sır, sır üstünde sır, bir içinde bir, bir üstünde bir; ve sonsuz sayılar boyunca sır ve bir!..
- "Zamanı dümdüz bir çizgi zannedenlerin anlamaları gereken hakikat; zamanın ve zamanda tecelli eden topyekûn "varlık" ve "oluş"un, "Mutlak Varlık"a âit bir keyfiyet olduğunu anlar ki, bu, zamanın "sırların sırrı" Allah'ın tecellisi olduğunu bilmektir!.. Her yerde, "Ben insanın en büyük sırrıyım ve insan benim en büyük sırrım!" diyen Allah'ın sır imzası "ân" sır ve "ân" bütünü zaman sır!..."
- "Sonsuzun yarısı ne eder?"... "Yarı sonsuz!"... Hem sonsuz olsun, hem yarım; olmaz... Bir kelimenin mânâsının harflere taksim olunamayacağı gibi bir bütün; içinde bulunduğumuz "ân"da, hem "ân" idraki, hem bütün zaman... Zaman bir bütün... Büyük Doğu Mimarı'nın ifâdesiyle, "zamanın ucunda" yaşıyoruz... Ve tek "ân"da!
- "Peygamberler olmasa medeniyet olmazdı; insanlık olmazdı. "Mutlak Fikir"
in bildiricisi ve "Mutlak Tatbikçi"si Peygamberler, belli başlı bir zaman ve mekândaki "hakikatin hakikati" kendilerinde olan "ferdî" ve yapılması gerekenin "gerekli olan"a mutlak uygunluğunu temsil ediyorlar..."
Sayfa 76 - 3.Levha, -Tarih Görüşümüz-, İslâm ve Tarih Ölçüsü, İBDA Yayınları