Evlenmemiş kadınlar kendileri ile daha barışıktır. Eğer onlar ekonomik ve politik olarak engellenmemiş olsalardı evlenmeden kalmayı isterlerdi. Belki bu yüzden erkek onları politik olarak, sosyal olarak ve ekonomik olarak bu kadar çaresiz kılmıştır.
Kadınla erkeğin duygulara yaklaşımı, birbirlerinden beklentileri farklıdır. Kadınların duygusal zekâları daha yüksektir. Bunun yansımalarını problemlerle karşılaşıldığında rahatlıkla görebilirsin. Erkek bir sorun söz konusu olduğunda zihinsel sığınağına çekilip sorunu çözme eğiliminde iken, kadının ilk eğilimi yalnızlığı gidermek olur. Erkek zihinsel paylaşıma önem verirken kadın duygusal paylaşıma önem verir, kendini kötü hissettiğinde yalnız kalmamak, birileriyle konuşmak ister. Kadın erkeğe göre sevilmediğini çok daha kolay hissedebilir. Kadın "Seni seviyorum" cümlesine ihtiyaç duyarken, erkek "Sen haklısın" cümlesini duymak ister.
Sayfa 118 - Timaș Yayınları, 28. Baskı, Haziran 2023Kitabı okuyor
Erkek de kendi kölesine esir olan hürriyetsiz bir efendiden başka nedir? Her iki cinsin birbirine oynadığı büyük tahakküm (baskı) oyununda kadın esaretiyle galebe (yenmek) çalar, erkek hakimiyetiyle mahkûm olur. Burada da zıdların garip bir vahdeti (birlik) vardır.
İlişkileri önemsemek, bunlar üzerine çalışmak ve becerilerimizi geliştirmek geleneksel olarak kadınların alanı olmuştur. Bir şeyler yanlış gittiğinde genellikle tepki veren, hisseden ve değişimi başlatmaya çalışan ilk kişiler biz oluruz.
Ve kadın sonunda konuştu, isyanını dile getirdi.
"Bugüne dek sana hiçbir şey söylemedim, hiç sitem etmedim, hiç
surat asmadım." dedi Candan. "Sanki bütün yaptıkların, tüm erkek arkadaşlarınla yaptığınız her şey, size sunulmuş, yalnızca size özgü olan davranışlardı. Siz monoton yaşam sevmezdiniz, siz sıkıntı atmalıydınız, siz barlarda, meyhanelerde, iş dönüşü eğlenebilirdiniz. Aranıza eşleriniz asla karışmamalıydı. Başka kadınlar mutlaka olmalıydı ama onlar sizlerin kadını olmamalıydı. Sessiz, sakin, bu durum mutlak bir gerçekmis gibi, sizi evlerde bekleyen kadınların ne düşündüğünü, ne yaşadığını hiçbir gün düşünmediniz. Onlar evde sizi bekliyorlardı,
beklemeliydiler, beklediler. Buna isyan edilebileceğini hiç düşünmedin mi? Kim olursa olsun seni evde bekleyen bir insanın varlığı seni hiç mi etkilemiyor? Erkeklikle ilgili bir şey mi bu? Bir telefon etmek erkeklik gururunu mu zedeliyor? Saygı duymadığın, düşünmediğin, aldırmadığın bir insanla yaşamak nasıl bir duygu? Bunu bir kez daha yaparsan ve artık ben hiç aldırmayıp mışıl mışıl uyursam, bu güzel bir beraberlik midir sence?"
Erkeğin söylediklerinden sonra kadın yazmaya başladı. “Sıkıntı atıyoruz... İş ev, ev iş… Bu tekdüzeliği insan beyni kaldırır mı? Erken gelirim... Yorgunum zaten... Onlar başka bir gezegenin canlıları, biz başka bir gezegenin. Anlaşamayız, bir ortak noktada buluşamayız. Birbirimizi değiştiremeyiz. Ayrı ayrı yaratıklarız biz. Birbirimizden aynı duyguları, benzer düşünceleri, ortak sözcükleri
beklememeliyiz. Onlar uzaylıysa, biz yerliyiz, biz uzaylıysak, onlar
yerli. Anlaşamayız biz, anlaşamayız... Birbirimizi anlayamayız biz...
Anlamayalım o zaman... Anlamayalım."