İçimde bir sonbahar yaşanıyor. Döküyorum yapraklarımı birer birer. Terk ediyorum benliğimi, geri dönebilir miyim diye düşünmeden. Nereye gidiyorum bilmiyorum fakat bildiğim tek şey artık ruhumu acıtmayacak limanlar bulmak ve buna da inanmak istiyorum. Biliyorum ruhuma acı veren limanlar değildi, limanlarda yaşadıklarım sonucu kendi kendimi tüketişimdi. Kendimi en çok yine kendim yaralamıştım bilmeden belki de bilerek yapmıştım, başkasına zarar vermiyim diye ama yara almıştı sonuçta ruhum ve kalakaldım böylelikle çaresiz bir şekilde arafta.
İyileşmek istiyorum işte, şimdi de benliğimi iyileştirmek. Nasıl yapılacağını bilmiyorum ama sonuçta ‘bulanlar arayanlardır’ diye bir söz var ve inanıyorum ki Allah nasip ettirmeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz.
+Bence benim en büyük problemim çocuk kalmış olmam ve kendimi yetişkin olmaya zorlamam.
-Bence senin en büyük problemin bir problemin olduğunu düşünüp durman ve bu yüzden mevcut kendini yaşayacak vakti kendine bırakmaman.
+Ama ya kendimi yanlış yaşarsam?
-Hiç yaşamamandan iyidir. yanlış, doğrunun keşfine atılan ilk adımdır.
+Bence benim en büyük problemim o ilk adımımdan dolayı yargılanacağımı sanmam... ya amerika'yı hindistan sanırsam?
-Bence senin en büyük problemin sensin. çeneni kapat ve yaşa şu allahın cezası kendini.
+Tamam, ama söz veremem...
"Ufak çaplı" sözlerin vakti belki de...