*Başkalarının benim hakkımda ne düşündüğü hiç önemli değil.
* Benim için özgür olmak ve başkalarından bağımsız olmak çok önemli.
*Bir şeyi kendi başıma yapmak başkalarıyla yapmaktan daha çok zevk veriyor.
*Benim durumumda yalnız kalmak çok daha iyi.
*Başkalarıyla yakın ilişkiler kurmak benim için önemli değildir.
* Benim kendime özgü amaçlarım ve standartlarım var.
*Başkalarına güvenemem.
*İlişkiler karmakarışık ve insanın özgürlüğün elinden alıyor.
*Başkalarının ne düşündüğü beni hiç ilgilendirmiyor.
Bu kişiler sürekli olarak başkalarının kötü niyetli olduğunu düşünürler. Kuşkucudurlar ve başkalarına güvenmezler. Genellikle düşmancılık duygular taşırlar, huzursuzdurlar ve kızgınlık içindedirler. Bir inanca bir düşünceye aşırı ölçüde bağlanıp ondan başkasını düşünemeyen "bağnaz" kişilerdir. Hakka ve hukuka aykırı davranışların peşindedirler. Patolojik derecede kıskanç birer eştirler, sürekli dava açan sabit düşünceli insanlardır. Bu kişiler sır vermekten çekinirler. Kendine yapılan davranışların gizli anlamlarını görürler. Başkalarına diş bilerler, kin beslerler. Her an karşı saldırıda bulunmaya hazırdırlar. Resmi tarzları vardır ve gergin dururlar. Bir türlü gevşeyemezler, genellikle eğlenceli kişiler değillerdir. Ciddi bir tavır içindedirler.
Kişilik bozukluğu olan kişilerde gelişimsel takılmalar ve olgunlaşamama durumları söz konusudur. İçsel nesne ilişkileri bozuktur. Bu kişiler iş yaşamlarında ve özel ilişkilerinde zorluklar yaşarlar. Davranış ve tutumlarının başkalarını nasıl etkilediğini göz önünde bulundurmazlar. Kişilik bozukluğu olan kişiler içgörüden yoksundurlar, dolayısıyla yardım arayışında olmazlar. Strese dayanma eşlikleri düşüktür.
Mükemmelcilik, düzenlilik ve esnek olmayan bir tutum önde gelen özellikleridir. Kurallar, düzenlemeler, temizlik ve düzgünlük gibi konularda aşırı ilgilidirler. İnatçılık boyutlarına varan bir ısrarcılık sık görülen bir özellikleridir. Sezgilerle karar verilmesi gereken durumlarda büyük bir kararsızlık gösterirler. Duygusal kısıtlanmaları vardır. Mükemmelce bir tutum içindedirler. Ayrıntılara gömülürler, olaylar karşısında çevresel kalırlar. Olaylara gülüp geçebilme, sıcaklık duyma kişilerarası ilişki kurma gibi becerilerden yoksundurlar. Kendilerinden ödün vererek uzaklaşmaya gelemezler. Nesneleri biriktirirler ve bir türlü elden çıkaramazlar. Çok eli sıkılırlar, cimridirler.
Çekingen kişilik bozukluğu olanlar yakın kişiler arası ilişkiye girmeyi çok isterler ancak küçük düşmekten, dışlanmaktan, ve utanılacak duruma düşmekten çok korkarlar. Bu yüzden yakınlaşmaktan çekinirler ve başkalarından uzak dururlar. Sürekli olarak kimin kendilerini sevebileceğini bulmaya çalışırlar. Bu konuda aşırı duyarlılıklarından ötürü düşüncelerini odaklayamazlar. Başkalarını küçük gördükleri ve yetersizlikleri üzerinde aşırı durdukları için benlik saygıları düşüktür. Başkalarının koşulsuz kabulünü seyrek yakaladıkları için genelde kendilerini yalnız hissederler, üzgün ve gergin olurlar. Çok sıkıntılı oldukları dönemlerde kendilerini boşluktaymış gibi, kendilerine yabancılaşmış gibi duyumsarlar.
Bu kişiler "fobik" olarak da adlandırılan utangaç, çekingen, ürkek, korkak bir kişiliğe sahiptirler. Kolaylıkla incinirler ve dışlanmaya karşı aşırı duyarlıdırlar. Kendi dünyalarında yaşarlar ve başkalarının kendilerini koşulsuz olarak kabul etmesini beklerler. Toplumsal katılımlarda bulunmaya karşı isteklidirler. Sıklıkla "aşağılık duyguları" vardır. Kendilerine güvenleri yoktur, kendilerini geri çekerler, kendilerini göstermek istemezler. Başkalarını sıradan yorumlarını aşağılayıcı olarak değerlendirirler. Kendilerini beceriksiz ve albenisi olmayan kişiler olarak görürler. Ortaya çıkartan nedenler ise anababanın küçümsemeleri ya da aşırı koruyup kollamaları, ana babada da fobik özelliklerin bulunması olası etkenler olarak görülür.
Bu kişiler özel insanlar olduklarına, özel haklarla donandıklarına inanırlar. Eleştirilmeye ya da yenilgiye büyük bir kızgınlıkla ya da depresyonla karşı koyarlar. Benlik saygıları kırılgandır. Başkalarını kendi çıkarları için kullanma eğiliminde olurlar. Dış görünüşleriyle aşırı derecede ilgilidirler ve kendilerine hayran olunmasını beklerler.
Küçük yaşlarda anneyi yitirme ya da anne tarafından reddedilmiş olma yüzünden anneyle eşduyum yapılmamış olmasının bir bozukluğun gelişmesinden sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Histrionik kişilik bozukluğu olan kişiler rol yapıyormuş gibi duygusaldırlar ve olumlu izlenimler bırakmaya çalışan kişilerdir. Çoğunlukla işbirliği yaparlar ve kendilerine yardım edilmesini isterler. Çok renkli, aşırı derecede süslü, göz alıcı, alımlı olmaya çalışırlar; dikkatleri üzerine çekmeye yönelik, ayartıcı ve baştan çıkarıcı tutumlar sergilerler. Davranışlarıyla bağımlılık gösterirler. Duygusal açıdan derinlikleri yoktur, sığdırlar ve içten değildirler. Sanki rol yapıyormuş gibi konuşurlar. Çoğu zaman telkine yatkındırlar. Yüzeysel olarak bakıldığında hoşa giderler, albenileri vardır.