“Ne demişti Hz Mevlâna:
‘Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur.’
Kurduğum diyaloglarda bir insanın karakterinde bu çöp kokusunu alınca, anında uzaklaşmayı tercih ediyorum. Aşağıdaki hikâyede demek istediğimi anlayacaksınız diye umuyorum:
Yazar David J. Pollay bir gün trene yetişmek için bir taksiye biner. Taksi sağ şeritte ilerlerken, siyah bir otomobil park yerinden aniden önlerine çıkar. Taksi şoförü hızla frene basınca, aracın içinde savrulurlar, son anda taksi diğer araca çarpmaktan kıl payı kurtulur.
Neredeyse büyük bir kazaya sebep olacak aracın sürücüsü, başını camdan uzatıp taksiciye kızmaya başlar.
Ancak sonrasında yazarı şaşırtan şey şu olur:
Aslında kızmakta taksi şoförü haklıyken, taksici sürücüye gülümseyerek el sallar, dost canlısı bir yaklaşım sergiler. Bunun üzerine yazar, ‘Bunu neden yaptın? Bu adam bizi öldürebilirdi!’ diye sorar. İşte o zaman taksici yazara, “Çöp Kamyonu Kanunu” olarak adlandırdığı şeyi söyler. Der ki:
‘Çoğu insan çöp kamyonu gibidir. Etrafta çöp, öfke, hayal kırıklığı, hüsran dolu koşuştururlar. İçlerinde çöpleri biriktikçe, onları dökecek yer ararlar. Ve eğer siz onlara izin verirseniz, çöplerini sizin üzerinize boşaltırlar.
Bu yüzden, biri size pislik atmak istediğinde, buna izin vermeyin. Sadece gülümseyin, el sallayın ve yolunuza devam edin. Bana inanın, daha mutlu olacaksınız.’
İstesek günümüzü mahvedecek çok adam buluruz. Ama biz güzel düşünüp güzel yaşamayı seçelim. Bu tür insanları da içlerindeki çöple baş başa bırakalım.”