Korkunun doğasını keşfetmek için bilimi,politikayı,sosyolojiyi ve edebiyatı didik didik ediyor.Yüzünü siyasi ve toplumsal aleme çevirerek Machiavelli ile Hobbes’un felsefelerin
de korkunun rolüne eğiliyor.Süregiden terör savaşlarında korkunun politik kullanımı ve çağımızı tanımlayan daimi alarm halinden kendi
mizi kurtarmanın mümkün olup olmadığını sorguluyor.Svendsen,hümanist iyimserliğin izleri
ni taşıyan daha aydınlık,daha az ürkütücü bir geleceğin imkanını tertışıyor.İsabetli ve kışkırtıcı
saptamalarıyla kendi insanlık halimizi ve çağımızın mevcut durumunu düşünmeye iten
Korkunun Felsefesi,hayali ve gerçek tehlikeleri
sarmalayan örtüyü kaldırarak bizi korkularımızla
yüzleşmeye zorlamakta