Denedim yaşamayı… Aslında denemeyi denedim bunca zaman… Yaşamaya fırsat bırakmadı sevdiklerim… Ya ben ramak kaldım hatıralara ya da hatıralar zaman dilimimde hiç olmadı. Bilmiyorum… Sadece denedim, işte o kadar. Yer edinmiş acılarıma, dertlerime bakıyorum da… Her biri ayrı kesti ruhumdaki benliği… Benim olmayan ama beni benden alan yaralarımda bu kaçıncı vuslattır, bilemedim. Hiç de hesaplayamazdım aslında, dört işlemle
dönse de dünya. Kaç beden önce hissetmek gerekirdi ruhundaki, ruhumdaki çıkmazları?.. #Buraközçetin
İnancınız vardır yahut yoktur, bu sizin meselenizdir. Kur’an’ı, ezanı, âyinleri, vesaireyi kendi başınıza veya kendi aranızda canınızın istediği dilde, Arapça, Türkçe, hattâ Japonca, Çince yahut Hotanto lisanında bile okuyabilir; semâ niyetine kadın-erkek hep beraber tepinebilirsiniz. Ama bir “Mevlevî mukabelesi” mevzubahis olduğu takdirde bunun bir “zikir” olduğunu unutmadan yüzlerce senelik geleneklere saygı göstermeniz, hele mukabele resmî bir kurum tarafından düzenlenmiş ise, kuralları itina ile tatbik etmeniz şarttır.
Unutmamamız ve bilmemiz gerekir: “Mevlevî âyini” ve “semâ” gösteri yahut eğlence vasıtası değil, adı üzerinde, ibadet kimliği taşıyan bir “âyin”, yani bir “ritüel”dir; geçmişi asırlar öncesine uzanan, gayet sıkı kuralları olan bir zikir...
Bugün kitapta okuduktan sonra tekrar bir yazıda karşıma çıktı bu söz.Vardır bir hikmeti diyerek buraya ekliyorum .🍃
•••YÜRÜDÜM
Yürümekten başka her eylemin adı kaçış, kaçış, kaçıştır” diyen şair gibi yürümedim, hayır. Zaten o şairi kimseler anlamamıştı. Bir yalnızlık, bir yanlış alınmış karar gibi dolaşmıştı o yeryüzünü. Sonra uzanıp kapatmıştı
Mevlânâ, çok sayıda eseri ve kendisinden sonra teşekkül eden Mevlevîlikteki seremoninin gözalıcığı sebebiyle artık maalesef bir sektör ve mükemmel bir ticarî vasıtadır! İsmini taşıyan köftecileri, hamamları, seyahat şirketlerini yahut kebapçıları bir tarafa bırakın; Mevlânâ şimdi araştırma ve yazma özürlü ilim fukarasının bile tepe tepe kullandığı bir kaynaktır, yeni uydurulan dünya kadar saçma sapan söz sosyal medyada ona aitmiş gibi yayılmaktadır, hattâ adına vodka bile çıkartılmıştır!
Semâ da ticarî vasıta olmuştur! Defilede, sünnette, konserde, baloda ve durup dururken havaalanında bile semâ edilmektedir; bu organizasyonlara katılan semâzenler birer “döner sermaye”dir. İş turistik hal alıp şipşak semâ edilmesi istenince âyinler kısaltılıp kuşa çevrilmiştir, zira maksat zikir yahut âyin gibi mistik icra değil, Mevlevî Âyini’nden menfaat sağlamaktır.
Bismillahirrahmanirrahim…
Birgün öğrencilerimle ders okuyorduk. Metinde geçen bir kelimenin anlamında takıldım. Yanımızdaki sözlüğü aldım. Kelimeyi bulup, manasını söyledim ve kaldığım yerden devam ediyordum ki, o esnada bir öğrencim, “Hocam dikkat edin, nazara geleceksiniz” deyince, şaşırdım. “Neden?” diye sordum. “Çünkü kelimeyi birkaç saniyede
Günümüzde muhalif olmak, bir duruş ve ilke olmaktan ziyade bir moda halini almıştır, maalesef. İçeriğini bilmediğimiz, okumadığımız, dinlemediğimiz, tanımadığımız, konuşmadığımız nice şahıs, fikir, camia, parti ve gruplara amansız muhalifizdir.
Muhalif olup da kendine İslam’ı referans alanlar genelde bu müzmin muhaliflik hastalıklarına seçkin