Aga tamam yerin altındasınız da o kadar km nasıl yürüdünüz ayıptır sorması? Hayır hadi yürüdün diyelim; nasıl magmaya yaklaşmaktan dolayı sıcaklamadınız, Kış günümü indiniz yere?
Kitabın işleyişi iki şekilde devam ediyor, kitabın sol tarafı bir erkeğin tuttuğu günlük. Kitabın sağ tarafı ise bir kadının tuttuğu günlük. Başlarda günlüklerin birbiriyle alakası yok her ikisi de kendi hayatlarını yazıyor ama kitabın ortalarında hayatları kesişiyor ve öyle devam ediyor….
Sol taraftaki günlüklerin sahibi Ekmel Bey, 6 ay önce avukatlık bürosunu kapatan eski bir avukat. Eşinden boşanmış ve Bilge adında bir kızı var. Zengin dedesinden kalan ev, babası da öldükten sonra Ekmek bey ve 2 abisine kalıyor. Abisi de öldükten sonra payına düşen evi satmak için ilan veriyor. Ama gelen hiç kimseye evi satmıyor. Çünkü ilan vermesinin asıl sebebi eve bakmaya gelen kadınlarla arkadaşlık kurmaktır. Hikaye o ya hiç parası olmadığı halde satılık eve bakmaya Derya Hanım geliyor ve arkadaşlık başlıyor.
Kitabın sağ tarafındaki günlüklerin yazanı ise Derya Hanım, üniversite tahsili görüp öğretmen olmuş Derya hanım çalışmıyor. Daha doğrusu travmaları Derya hanımın çalışmasına engel oluyor. Annesi babası öldükten sonra Derya hanım abisine tutunuyor. Hatta 12 Eylül de Komünist olan abisine hayran. Daha sonra onca ölüm ve boşanma başından geçtikten sonra abisinin eşi suzan onu evden çıkamama travmasından kurtarıp sokağa çıkartıyor. Tamamen can sıkıntıyla satılık ev ilanındaki eve bakmak için telefon ettiğinde Ekmel bey ile tanışmaları başlıyor. Daha sonra düzenli olarak her gün Ekmel beye gidiyor ve sohbet ediyorlar.
Kitabın seyri iki kahramınımızın tuttuğu günlükler ve hayat hikayeleriyle devam ediyor.
Herkese keyifli okumalar dilerim.
Yeraltı pasajında, babadan kalma tv kumandası satan bir dükkanı işleten genç bir adam ve dükkanın hemen yakınında olan bir karakola suçlu teşhis edileceği zaman kalabalık görünmesi için boş vakitlerinde komiser tarafından çağırılan bir adam ana karakter.
Kahramanımız bir gece rüyasında deniz otobüsüne bindiğini ve geminin battığını görür. Ertesi gün, işten çıkıp eve gitmek üzere deniz otobüsüne bindiğindeyse rüyasındaki olaylar silsilesi gemide gerçekleşince geminin batacağını anlar.
Panik içinde koşarak gemiyi terketmek isterken, lise zamanındaki eski sevgilisini görür ve onu da kurtarmak için kolundan tutup çeker, fakat kadının yanındaki sevgilisinin kahramınımızın gözünün üzerine yumruk atmasıyla olduğu yere yığılıp kalır
Ertesi gün ise eski sevgilisi kumandacı dükkanının telefonunu bulur ve arar. Sevgilisi namına özür dilemek ister. Kahramınımızla bir kahve içmek için buluşurlar ve adam gördüğü rüya dolayısıyla öyle birşey yaptığını açıklar ve gülerler.
Konu konuyu açıp eski sevgililerin sohbet anında kadın konuyu bir reklam ajansına getirir ve sen bu işi çok güzel yaparsın bir başvur bence der ve kahramanımız ajansa kaydolur. Ajanstan hemen bir iş teklifi alır. İş, yeni açılacak olan bir lunaparkın tanıtımı için reklam filmi çekmektir. Olayların akışı ve ilginç maceraları lunaparkın reklamı için çekimlerin gerçekleşmesiyle başlar.
Madam Arthur Bey, oldukça yaşlı ve hayatı kötülüklerle geçmiş bir kadınadamdır.
Maria, onun yardımcısı ve hayat arkadaşıdır.
Keşşaf Hanuman, Madam Arthur Bey’in her anının fotoğraflarını çeken kişidir.
Olcayto, Madam Arthur Bey’in sadece fotoğraflarına bakarak onun hakkında yazı yazmasını istediği yazardır.
Kitap kadınadam olan Madem Arthur Bey’in ilginç ve değişik yaşam tarzını enterasan betimlemelerle anlatan farklı bir kurgudan oluşuyor. Olçukça sürükleyici bir anlatım tarzı var. Tam olaylara ve kişilere hakim oluyorsunuz ve kitabın son sayfalarına geliyorsunuz bir anda her şey evriliyor, olay bambaşka bir boyut kazanıyor. Biraz değişik bir kitap. Okunur mu diye sorarsanız, ben okumakta fayda var derim.
.."Diyorsun ki her zaman daima sadece korkudur insanları engelleyen. Olamaz mıydı? Utanmış olunamaz mıydı? Utanmak, sadece dile getirmek mi? Bütün insanların önünde soyunmak mı?"...