Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Elime bir şey vererek beni ölümden kurtaran kimse, koklayacak bir şey vererek beni öldürmeye de kadirdir. Böylece, ben onun ölümle elde edeceği bir bedel uğruna beni öldürmesinden korkuyorum. Zira, bu kişinin, buraya beni öldürmek için gelmiş olması mümkündür. Onun için ölmesi gerekli. Böylece kendi başıma korkusuz yaşarım.
Asla umutsuzluğa kapılma! Tüm dertlerini, tüm kaygılarını unut! Bilmez misin ki kaygılar, en sağlam, en güçlü yürekleri yıpratır? Öyleyse, bırak her şeyi! Tek düzenleyicinin karşısında kurduğumuz düzenler kudretsiz köle düzenlerinden başka bir şey değildir. Bırak geçip gitsinler! Sürekli mutluluğu tatmaya bak!
Reklam
Derler ki; işte o günden beri Hakikat Hikâye'nin elbiselerinde dolanır dururmuş. Biz ölümlülere de Hikâye elbisesinin altındaki bu Hakikat'i bulmak düşermiş.
Sayfa 49 - Doğan Novus Yayınları, 1. Baskı, 2019Kitabı okudu
Sevmenin neresi yanlışmış?
Sayfa 25 - Can Yayınları/30. Basım: Eylül 2023, İstanbul
"Ancak ölümle yetinir! Bundan dolayı yaşamımdan endişe ediyorum, ben kötü talihimin kurbanıyım" diye yanıt vermiş. O zaman kız da, "Eğer öyleyse, düşmanına karşı Allah'a yalvarmaktan başka çaren yok. O seni tüm korktuğun bela ve kötülüklerden korur" demiş. Bunu duyan şehzade, başını göğe kaldırıp; "Sen ki, başı sıkışıp sana sığınanlara yardım edersin; ben de düşmanlarım üzerinde muzaffer olmak için sana sığınıyo­rum. Kaldır onları Tanrım, yolumun üzerinden!" diye yakarmış. Gulyabani bu yakarışı işitince gözden kaybolmuş.
Sonra geceyi, sabaha kadar birbirlerine sarılarak birlikte geçirmişler.
Reklam
Çaresizlik
Bedeni, hekimleri ve bilginleri umutsuzluğa düşürmüş olan bir cüzamla dertliymiş. Ne ilaçlar, ne haplar, ne de merhemler onu şifaya kavuşturuyormuş; hiçbir hekim der­dine çare bulamıyormuş.
'Beni kim kurtarırsa onu ser­vete boğacağım' dedim. Ama yüz yıl daha geçti, beni kimse kur­tarmadı. İkinci yüz yıl bitince, kendi kendime, 'Beni kurtaracak olana toprağın definelerini bulup vereceğim' dedim. Ama beni kimse kurtarmadı. Böylece dört yüz yıl geçti; kendi kendime, 'Beni kurtaracak olana istediği üç şeyi vereceğim' dedim. Ama beni kimse kurtarmadı. O zaman müthiş bir hiddete kapıldım ve kendi kendime, 'Şimdi artık beni kim kurtarırsa, onu öldü­receğim. Ama ona ölümünü seçme fırsatını da tanıyacağım' dedim. İşte tam bu sırada, ey balıkçı, sen gelip beni kurtardın. Hangi biçimde öldürülmeyi istiyorsun, söyle bakalım!" İfritin bu sözleri üzerine balıkçı, "Hey Yarabbi" demiş; "Ne inanılmaz şey! Seni kurtarmak demek bana nasipmiş. Ey ifrit, gel beni affet, Allah da seni affetsin! Ama, beni öldürürsen, Allah da seni kahretmek için birilerini yoluna çıkarır" demiş.
"Ölümlerden ölüm beğen ve nasıl öldü­rülmek istediğini söyle!" Balıkçı, "Böylesine bir cezayı hak edecek ne gibi bir suç işledim?" diye sormuş. İfrit, "Ey balıkçı, öykümü dinle bak!" demiş. Balıkçı da "Anlat öyleyse, ama kısa kes! Çünkü ruhum sabırsızlıktan ayak ucumdan çıkmak üzere" demiş.
Ey kötü talih, artık yeter! Tanrının, kullarına acı! Ne hazin ki, yeryüzünde hiçbir ödül yeteneğe eşit değildir. Çoğu kez, evimden çıkar bahtımı ararım. Epeyce oldu; öğrendim artık, Baht ölmüştür. Bu ne yoksulluk! Ey Talih, gölgene sığınırlar ama sen, bilgeleri sürgün eder, dünyayı budala­lara yönettirirsin !
Reklam
Ey dalgıç! Gecenin karanlıklarında döner durursun! Ve körü körüne yitirirsin her şeyi. Bırak bu zahmetli çabayı, çek git! Çünkü baht devinmeyi sevmez!
Üzgünsün görüyorum, rahatlasana! Hiçbir şey sürüp gitmez: "Neşeler gibi dertler de erir biter günü gelince!"
Bu vezirin, güzellik, çekicilik, parlaklık ve mükemmellikten yana nasibini almış iki kızı varmış; büyüğünün adı Şehrazad, küçüğünün­ ki Dünyazad imiş. Şehrazad kitaplar, yıllıklar, eski hükümdarların efsanelerini ve geçmiş halkların öykülerini okumuş; hatta eski çağ­lardaki halkların, hükümdarların ve şairlerin yaşam ve eserlerinden oluşan bin ciltlik bir kitaplığı da varmış. Çok güzel konuşur, dinle­mesine doyum olmazmış.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.