Elimi uzatsam tutabilirdim seni, öyle yakındın.
Zamana kokun sinmişti.
Belki de uzaktın, günlerce koşsam yetişemezdim sana.
Zamana kokun sinmişti.
Tuttum resmini indirdim duvardan.
Duvar ağlamaya başladı.
“Yaşam beceriksizce hazırlanmış bir tören yemeğini andırır, kişi sabırsızlıkla bekler çerezi, oysa asıl yemek, o büyük kızartma, sessiz soluksuz yenmiştir bile…”
Kitap, şair olma yolunda ilerleyen Franz Kappus’un yaptığı çalışmaları gönderdiği
Rainer Maria Rilke ’nin kendisine cevap olarak yazdığı 10 tane mektubundan oluşuyor. Kitabın 1. bölümünde bu mektuplar, 2. bölümünde ise Rilke’nin hayatının anlatıldığı bölüm mevcut. Mektuplar, Rilke’nin Kappus’un kendisine danıştığı mevzularla ilgili olsada, Rilke’nin derin düşünce dünyasını içeren felsefİ yazılardı. Mektuplar hayatla ilgili nasihatlar içeren cümlelerden oluşmakta çoğunlukla.
Mektuplarda özellikle dikkat çeken konu yalnızlıktı. Kappus’un yazdığı mektuplar olmadığı için nelerden bahsettiğini bilmesekte, içinde bulunduğu ortam ve durumdan memnun olmadığı ve çevresinde kendini anlayan insanların olmadığı, Rilke’nin cevap olarak yazdığı mektuplarından anlaşılıyor. Mektuplar için özetle, kendisini hiçbir yere ait hissedemeyen iki şairin dertleşmesi diyebiliriz.
Sayfa sayısı az olsa da okuması kolay bir kitap değil. Rilke, kendisini ait hisedebileceği bir yer bulmak için o kadar çok yer değiştirmiş ki, hayatının anlatıldığı bölümü okurken yoruldum. Ayrıca kitabın çevirisinin iyi olduğunuda söyleyemiyeceğim. Belki bu da kitabı okumayı ve anlamayı zorlaştırmıştır. Okumayı düşünürseniz, farklı bir yayınevinden çıkmış baskısını tercih edebilirsiniz.
Bu yeknesak yolda senin yüzün, kulağımda sesinden kalan akisler, kör olası hafızamın maalesef bütün teferruatıyla saklayamadığı hatıralarımız. Ümit ve iman...
Seni severim, sana âşığım, seni sayarım, seni beğenirim, bundan dolayı da sana "iltifat" etmem. Hem ikinci mektubun bu hususta, "iltifat" yapmak yoluna sapanların suratına inecek bir sille mahiyetinde. Mamafi ben kolayını buldum, mektubunu sade karımın yürek vesikaları olarak değil, Türk Edebiyatının yarın neşredilecek ışıltıları gibi de saklıyorum. Bizzat ben şair Nâzım Hikmet'i, günün birinde biraz daha yakından tanımak merakına düşecekler olursa, senin mektupların ellerinde anahtar olacaktır. Sensiz ben yarımım. Ancak senin bana verdiklerinle ben tamamlanırım. Bunu böylece bil.