Hakikat kitapta değil, hayatın kendisinde idi. Kitaba inanan esir olur, zihni katılır, kafası kerpiçleşirdi. Halbuki, ancak... her gün değişen, hiçbir mefhumun dar çerçevesine sığmayan hayat okunmaya layıktı. Hayatın her adımında binlerce garibe, binlerce sır... binlerce dalavere gizliydi.
Her hadisenin sebebini aramak onda bir illetti. Bulduğu sebebi de, hatta bizzat hadisatın bizzat mevzularını gösterip kabul ettirmek diğer bir illetiydi.