m

Mistik Tasavvuf Aşkı

3. Mektuptan Devam
Güller Şems diye açmıyorsa gülün kokusunu neyleyeyim? Ayrılığı ağlatamayan gecenin karanlığını neyleyeyim? Şemssiz sofranın balını böreğini neyleyeyim? Beni kavurmayan acıyı neyleyeyim? Gözümü yakmayan gözyaşını neyleyeyim? Karanlığıma Şems olamayan yâri neyleyeyim, canını yoluma post eylemeyen dostu neyleyeyim? Şems gibi bakmayan gözü neyleyeyim? Yârenin yüreğine merhem olmayan sözü neyleyeyim? Kır kalemimi ey felek! Şems yoksa ne diye devran edersin âlemde? Zerrede âlemi, âlemde aşkı yaşamayan âdemi neyleyeyim? Sensizliğe alışmak... Her türlü teselli sözü bir ihanet gibi geliyor kulağıma. Ne tuhaf ki dün seni bana kötüleyen diller, bugün sensizliğin efkârındaki Mevlânâ'yı teselli için dil döküyorlardı. Her türlü teselli sözü bir ihanet geliyor kulağıma. Parmaklarım alev alev yanıyor. Kâğıt tutuşacak, mektup yanacak diye çekiniyorum. Cehennemden betermiş seni kazanmak için senden uzaklaşmak. Kırk senedir beklediğimdin. Geç bulduğumdun. Şimdi yoksun. Daha kaç sene bekleyeceğim? Çöldeki kumlar kadar susuzum. Gelişin nisan yağmuru olsun. Hani dergâhımızın avlusuna bakırdan koskoca bir taş koymuştun. Nisan yağmurları dolsun da orucumuzu bin bereketli yağmurla açalım diye. Gönlümün orucunu nisan yağmurunla açmayacak mısın hâlâ? Sözlerin kulaklarında hâlâ taze. Kelimeler yıldız yıldız. Cümlelerin; mehtapların en şahanesi. Tebessümün geliyor gözümün önüne.
Sayfa 130 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
3. Mektup son
“Sadece gönülden sevenin bu acıyla kavrulacağını, sevilenin ise sevildiğini bilmeyeceğini… Şükürler olsun ‘Sana!’ Bana hayatta öğretilmeyenleri hissettirdin. Hiç kimseye hissetmediklerimi hissettirdin. Hiç kimse için yapamayacaklarımı yaptım. Pişman mıyım? Hayır, hiç pişman olmadım ve aşkı sonsuzluğuma saklarken bile mutluyum. Hayatımın son basamaklarında bana böyle bir aşkı yaşattın. Seni sevmeme izin verdiğin için teşekkür ederim…”
Sayfa 132 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mektuba Devam ediyoruz
Vuslat gibi güzel bir sabah güneşi gülüşlerin. Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz.. Gel Şems'im, ayakların kudüm olsun, kolların rebap, soluğun ney olup vuslat müjdesini üfleyerek gel. Nasıl bir pınarsın sen Şems? İçtikçe susadığım. Nasıl bir ateşsin sen ey Şems? Yandıkça serinlediğim. Sen görünüşte etten kemikten
Sayfa 131 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Mektuba devam
Senden önce kitaplarda arıyordum derinliği, kitaplardan utanıyorum. Sen bütün kitaplardan daha derinsin. Sana yazdığım mektuplardan utanıyorum, kendi kendini oku. Karanlıklardaydım. Ve cinnetin sesi yüzümü kamçılıyor: bir baykuş kahkahası, bir kobra ıslığı... Karanlıklardayım. Zindanımı aydınlatan tek ışık cıvıltılarınızdı. Yıldızım benim. Ve
Sayfa 128 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
2. Mektup Sona Erdi
Cennete Araf’tan gidilir. Mecdelli Meryem, İsa'nın yaralı ayaklarını gözyaşlarıyla yıkadı ve saçlarıyla kuruladı. Gelsen de yılların yorgunluğuna düçar, yolların dikenlerine bizar ayaklarını yıkayan olsam Ey Sertaç'ım... Ey Şems'im!.. Senin hasretin yanında Selahaddin Zerkub'umun gözyaşları içimdeki ateşi bir nebze dahi
Sayfa 129 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Mektuba devam
Ah ah! Gönlüm çilem, aşkım, kederim, acım, gönlüm! Sustukça hoş geçimlim, dile geldikçe parlayan alevim. Kopup saçılan gerdanlığında soylu nedimelerin, savrulan incileri yere inen hüzünlerim. Aramadan bulduğum yola koyulmuş göçüm.
Sayfa 127 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Reklam