“Altıyüz yıldan beri dıştan yaptığı akınlarla muvaffak olamayan, son asırlarda ise anayurdun sade peyk ülkelerini kendisinden kopararak ayıran düşman, zaferini temin için azar azar içimize sızdı. Ruhlarımıza mayasını karıştırmak istedi. Ve geçen asırda, Fatih’in İstanbul’u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğini söyleyen Amerikalı Hamlen’in bu sözünün sembolleştiği dâvayı, yani kaleyi içinden alma davasını güttü. Zehirli iğnesini varlığımızın her tarafına geçirerek, mektebe, aileye, zevke, kazanca, san’ata, ahlaka ve dine kadar bünyemizin her tarafına zehrini akıttığı halde kendini göstermeyen düşman, altıyüz yıllık aynı düşmandır. Dışımızda iken onu görüyor, ona karşı cihad açıyorduk. Şimdi benliğimize girdi. Kültür halinde, sanat halinde, ahlak ve aile hayatı halinde, servet ve mülkiyet halinde, hatta din halinde bize nüfuz etti. Asıl benliğimiz olduğuna bizi, içimizdeki safdilleri ve masum bir gençliği inandırmak istiyor. Muvaffak olduğu yerde kanlı ellerini gösteriyor. 31 Mart hadisesini yaratıyor. İsyanları körüklüyor. Neron gibi Roma’yı yaktırdıktan sonra “Romalılar uyanın, ayaklanın! Hıristiyanlar şehrimizi yakıyor!” diye tellallar bağırtıyor.”
Her şeyin fâni, vefasız oluşu, olayların üzerimizdeki izleri olan hatıraların da zamanla silinmesi, unutmak denilen o müthiş hem de kurtarıcı musibet,daha yaşarken hayat yolunda adım adım öldüğümüzü göstermiyor mu?
Türkiye'de ihtilâl denilen, inkılâp sanılan veya devrim addedilen şeyler asla "révolution" (revulasyon) değil. Çünkü, Nureddin Topçu'nun ifadesiyle "zorbalıkla yapılan inkılâplara değil inkılap hiçbir şerefli ad verilemez!"
“Mesut olmak için başkalarını düşünmek ve ızdırap çekmek lazımmış. Şimdi saçlarımı aklarla ve bu genç alnımı çizgilerle dolduran felaketle elemi arıyorum. Yaşamak, fakat kim için? Ne için?”
Daima hakikati, hareketlerimizin yaptığı seçimin açısında ararız. Yani kendi hakikatimizi müthiş bir egoizm ile kendimiz tayin eder, sonra elimizi âleme açarak doğru düşündüğümüzü ispat edici delilleri âlemden dileniriz ve böylelikle davranmada oluşumuzun aslâ farkında olmayarak fikirler, haklar, hakikatler savunuruz. Varlığımızı esir ederek arkasından sürükliyen zavallı ihtiraslarımızı göremeyiz de fezada muhteşem bir uçuş veya şahane bir yarış yaptığımızı, iddia ederiz.
Sayfa 21 - 30. Baskı, Ağustos 2020, Dergah Yayınları