İçinde, hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki onda gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki... Sanki dünyanın ve hayatın ona verdiği nimetleri birisi çalmış ve yine kendi ruhunun derinliklerinde bir yere gömüp bırakmıştı. Sanki bir güç onu hayat meydanına atılmaktan, iradesini ve zekâsını alabildiğine açılıp harcanmaktan alıkoyuyordu. Sanki gizli bir düşman daha yola çıkarken onu ağır eliyle yakalamış, insanlığın doğru yolundan uzaklara fırlatmıştı...
Kitap biraz ağır işliyor. Oblomovun yani İlya İlyiç'in tembel, ağır, hazıra gelmiş bir hayatı kendisini geliştirmek amaçla çabalaması, insanların ona değer verip yardım etmesi ve sonunda ölmesi.. Birçok ders çıkarılabilir bu kitaptan. Evet, ancak ben birçok noktada ilyaya çok kırıldım. En yakın arkadaşı Alman olan Ştols'un onun ne olursa olsun yanında olması beni çok duygulandırdı. Herkese tavsiye ederim.
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202142,4bin okunma
İvan Gonçarov
Yeni bir okuma serüveninden hepinize merhaba!
Sosyal medyada sık sık "Oblomov gibi" tabirine duyarlı bir şekilde anlam veremezdim. Okuma sürecinin sonunda var olduğu kanı; insanların Oblomov'u tembellikle eş anlamlı olarak algılaması idi. Buna ben de dahilim. Okudukça yanıldığımı anladım.
Önsözde geçen: “Toplumsal
"Yoksa insan en derin zekânın bile içinden çıkarmayacağı bir çelişmeler karanlığına düşer. Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına kapılmamalıyız, mutluluk elimizden kaçarsa isyan etmemeliyiz; hayat budur işte... Kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Ne saçma düşünce! Hayat hayattır, bir ödevdir, ödev dediğin de çetin bir iştir. O halde ödevimizi yapalım..."
Zekaca kimseden aşağı değildi, dedi. Tertemiz, billur gibi bir ruhu vardı. Asil heyecanları olan bir insandı. Ama hiçbir şey yapmadı.
-Niçin? Ne yüzünden?
-Ne yüzünden mi? Oblomovluk!