Her Şey Değişmekle Başlar Çocukluktan itibaren hep şunu duyduk: ''Okul demek, iş demektir. Okula gidersin, bitirirsin; sonra da kendine bir iş bulup ömür boyu orada çalışacaksın''. Okulu hiçbir zaman, eğitim alanı olarak göstermediler. Okullar, adeta şirketlere eleman yetiştiren birer kurum olarak sunuldu bize. Okulu sevmeyen nesillerin yetişmesinin en büyük nedeni buydu; okulu sevdirmediğiniz için, çalışmayı da sevmiyorlar.
Okullardan araştırmacılar, eleştirmenler, bilginler ve simgesel yaratıcılar yerine; koşucular, atlamacılar, yarışçılar, aylaklar, açgözler, kapkaççılar, uçucular, yüzücüler çıkınca ‘entelektüel’ sözcüğü de hak ettiği üzere bir küfür haline geldi.
Ülkemizde lise öğrencileri sınavlarını tamamladıktan sonra bir araya geliyor ve törenle ders kitaplarını yakıyorlar. Neden? Bu ne anlama geliyor? Bu, ruhunu teslim etmiş okulumuzun öğrencilerine sadece kuru ve sinir bozucu bilgilerle kafalarında tozlu örümcek ağları örmeye devam ettiği anlamına gelir. Çünkü öğrencilerde bilime heves uyandırmaz. Bilimi anlamaları ve takdir etmeleri öğretilmez. İçlerinde bilgiye karşı bir susuzluk yoktur. Bilimsel yaklaşım olmadan, bilim sevgisi olmadan, bilimsel bilgi için susuzluk olmadan ne bilim nede eğitimli insanlar olabilir.