***
Okula gönderilmeyen ablalarıma ve yarası dikiş tutmayan kadınlara… diye başlayan bir öykü kitabı. Doğduğu toprakların kalemi olduğu kadar o toprakların erillerine gelen bir isyan var bu kitapta.
Öykü okurluğu son zamanlarda sayısının arttığını gördüğüm bir tür artık. Ne mutlu bana ne mutlu yazanına… 14 öykü ile dikiş tutmayan yaraların
"Her kısım bir 'şimdi'. Her 'şimdi' kendi özel geçmişine ve geleceğine sahip. Fakat hiçbiri diğeriyle bağlı değil. Anlıyor musun? Bir insan ne zaman geçmişte değişiklikler yaparsa bu yalnızca kendi geçmişini etkiler, başka kimseninkini değil. Geçmiş hafıza gibidir. Bir insanın hafızasını sildiğin zaman onu da silersin. Ama başka kimseyi silemezsin. Sen ve ben kendi geçmişimizi sildik. Diğerlerinin tek dünyaları dönmeye devam ediyor. Ama biz kendi varlığımızı yok ettik. Anlamlı bir şekilde durduk."
Gabriel García Márquez (1927-2014), Kolombiyalı, büyülü gerçekçilik (fantastik ve gerçekçiliği birbirine bağlayan postmodern akım) edebiyat akımının önde gelen, Nobel ödüllü roman ve öykü yazarıdır. En bilinen eserleri
Bir kadın neden bütün hayatını başkalarının mutluluğu üzerine kurup sonra da her mutsuzlukta kabahatli çıkan olmak zorundaydı ki zaten ?
Aman şu üzülmesin, aman buna laf gelmesin diye bütün bir ömrü gereksiz bir mengenenin sıkışıklığında geçirdikten sonra bir de üstüne, sanki doğuştan verili bir görevi başaramamış gibi her sızlanışında taşa tutulmak neden kaderi olsundu ? Yeterdi !
Ne de tatlıdır felaket beklemek.Çok gülündü mü başka bir iş gelecek diye endişe etmek ne serin,ne leziz bir korkudur. Çünkü insan neşeli bir pikniğin dönüşünde mahallede yangın görmeyi sever; bir yandan evsiz kalan komşuları paylaşmaya uğraşırken içten içe başına gelmediğini sevinir öbür yandan. Kendi başına gelmeyen felaket ne güzeldir can çekişen birini izlerken insan yaşadığı korkunç üzüntüyü büyütür büyüttükçe ölen kendisi olmadığından duyduğu sevinç görünmesin diye. Başkasının helaki hayatta olmaya kıymet katar anlatılacak ömürlük bir tecrübe katar, şükür katar.