Analistin, analizanın bilinçdışının ön bilince ve bilince çıkan filizlerini bilincin diline çevirerek doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bilinçdışına ulaşabildiği ve birincil sürece ait olan anlaşılmaz dili ikincil sürecin diline çevirerek anlaşılır hale getirdiği söylenebilir. Yani bir çeviri işidir onunki de. Öte yandan analistin yansızlığıyla "yeminli çevirmenlerin" durumu arasında da benzerlik kurulabilir. Nasıl ki çevirmen bir mesleki zorunlulukla özgün metne/konuşmaya bağlı kalmalıysa, analist de psikanalitik etik gereği analizanın söyleminin tüm unsurlarına karşı şaşmaz bir tarafsızlık içinde olmalıdır. Oysa bu hiç de kolay değildir. Çünkü bu uğraş sırasında analistin kendi öteki dili, yani bilinçdışı da devreye girecektir. Yani eğer çalışması bir çeviri olarak kabul edilse bile bu onun ruhsallığının derinliklerinin etkilerinden muaf olmayacaktır. Psikanalistin çalışmasındaki sınırları belirleyen de zaten budur. Çevirmen için de aynı zorluklar söz konusu değil midir? Onun aralarında çeviri yaptığı diller hakkındaki bilgisi derecesi de devreye girecek ve çalışmasının niteliğini ve sınırlarını belirleyecektir.
Evlilik, iki baba arasında bir anlaşmadır; biri kızını verir ve diğeri oğlu için kızı alır. Bu sistem, dispensatio, oğlunun ve kızının geleceğine karar veren iki babanın birbirlerine verdikleri karşılıklı sözü içerir.